Azerbaycan'da "Türk Sinemasının Gelişimi" konuşuldu

- Oyuncu Konrat: - "Elime senaryo geldiğinde, onu okuduğumda, orada kendimi bulabiliyorsam, kendimi o kişi olarak görebiliyorsam ve ona hayat verebiliyorsam benim için en güzel yanı bu" - Film-San Vakfı Müdürü Terzioğlu: - "Bu işe gerçekten emek vermek, bu alanda yükselmek istiyorsanız, ister oyunculuk, ister yönetmenlik, ister senaristlik anlamında, mutlaka düzgün bir yaşam gerekiyor" - Sinema yazarı Köçer: - "Türk ve Azerbaycan sinemalarının gerek anlatım ve gerekse endüstriyel bakımdan ortak iletişim kanallarını güçlendirmesi ve karşılıklı etkileşimi arttırması önem kazanıyor"

Google Haberlere Abone ol
Azerbaycan'da "Türk Sinemasının Gelişimi" konuşuldu

İSTANBUL/BAKÜ (AA) - Oyuncu Meral Konrat, Film-San Vakfı Müdürü Kıvanç Terzioğlu ve sinema yazarı Suat Köçer, "Türk Filmleri Haftası-Bakü" kapsamında düzenlenen "Türk Sinemasının Gelişimi" konulu panelde sinemaseverlerle bir araya geldi.

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de Medeniyet ve İnce Sanatlar Üniversitesinde düzenlenen etkinliğe katılan Konrat, 1993'te çekilen Azerbaycan yapımı dram filmi Tahmine'de canlandırdığı "Tahmine" rolüne işaret ederek, "Sizin Tahmine'niz oldum ben. Her zaman bunu söylüyorum. Belki şu anda 90’lı yılların başında doğmamış olan kişiler vardır. Daha sonra Tahmine filmiyle tanıştılar. Hepiniz beni tanıyor ve seviyorsunuz. Bu beni çok mutlu ediyor." dedi.

Konrat, oyunculuğun iyi ve kötü yanlarına değindiği konuşmasında, "Oyunculukta, her istediğiniz role bürünebiliyorsunuz. Her türlü meslekten insanı filmlerde canlandırabiliyorsunuz. Keşke doktor, mühendis, avukat olsaydım diye düşünmüyorsunuz çünkü ona hayat veriyorsunuz ve hakikaten çok mutlu oluyorsunuz. Elime senaryo geldiğinde, onu okuduğumda, orada kendimi bulabiliyorsam, kendimi o kişi olarak görebiliyorsam ve ona hayat verebiliyorsam benim için en güzel yanı bu. Kötü yanı ise zorlukları. O zorlukları da bizi mutlu ediyor. Bence kötü yanı yok. Sinemayı, oyunculuğu seviyorum ben." diye konuştu.

Oyunculuk yapmak isteyenlere tavsiyelerde de bulunan Konrat, "Oyunculuğu seçecekseniz disiplin önemli. Ayrıca özel hayatınıza dikkat edeceksiniz." ifadelerini kullandı.

- "Gözlem çok önemli"

Kıvanç Terzioğlu da sosyal medyadaki paylaşımlara dikkati çekerek, "İleride yapacağınız bütün çalışmalarda, bugünden itibaren paylaştığınız, paylaşacağınız sosyal ağlardaki her şey size olumsuz anlamda dönebilir." değerlendirmesinde bulundu.

Sinemadaki meslekleri seçecek adaylara çeşitli önerilerde bulunan Terzioğlu, şöyle devam etti:

"Bu işe gerçekten emek vermek, bu alanda yükselmek istiyorsanız, ister oyunculuk, ister yönetmenlik, ister senaristlik anlamında, mutlaka düzgün bir yaşam gerekiyor. Öğrenmenin yaşı yok. Sürekli kendinizi yenilemek için çok fazla okuyun. Gerek Türkiye'de gerekse de diğer ülkelerdeki festivallere katılma imkanınız oluyorsa imkan oldukça bu festivalleri gözlemlemeye çalışın. Gidemeseniz bile en azından internet üzerinden festivallerde neler olmuş, hangi filmler oynamış, hangi filmler ödül almış inceleyin ve o filmlerin konularını ve içeriklerini mutlaka okuyun. Gözlem sizler için çok önemli."

Terzioğlu, Film-San Vakfı'na ilişkin de bilgi veren Terzioğlu, vakfın 1975'te kurulduğunu belirterek, "Bugün 41. yılını kutluyor. Vakıf, film sanayi ve tüm sanatçıları güçlendirme vakfı olarak tanınıyor. Bugüne kadar yaklaşık 8 bin 500 sanatçı, emekli olabilme hakkına kavuştu. Halen sinemaya devam eden genç oyuncuların da kayıt olabildiği, sanatçıların sağlık ve sosyal haklarına kavuşmasını sağlayan bir vakıf. Vakfın kurucuları arasında yakın dönemde kaybettiğimiz Ümit Utku var. Kervan Film'in sahibi, önemli bir yapımcı. Nuri Sesigüzel, Ayla Algan, Hülya Koçyiğit, Emel Sayın, Nebahat Çehre gibi birçok sanatçının ilk defa Türk halkına duyurulmasında vesile olmuş bir isim." dedi.

- "Sinemamız, hep kimlik sorunuyla karşı karşıya kaldı"

Sinema Yazarı Köçer ise Türk sinemasının 102. yılını kutladığının altını çizerek, "Türk sineması, tıpkı Azerbaycan sineması gibi bir asrı geride bırakıp, zorlu süreçlerin ardından geldiği bugünkü noktada, dünya çapında saygınlık kazanmaya başlamış bir ülke sineması oldu. Fuat Uzkınay'ın 1914'te çektiği ve ilk Türk filmi olarak kayıtlara geçen 'Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı'ndan bu yana sinemamız, hep bir kimlik sorunuyla karşı karşıya kaldı. Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ gibi ustalar ve onlardan ilham alan az sayıdaki isimler dışında kimlik sorunu noktasında ciddi bir çabaya girilmediğini üzülerek görüyoruz." ifadelerini kullandı.

Türk sinemasında son yıllarda yaşanan değişim ve gelişime de vurgu yapan Köçer, şöyle devam etti:

"Sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik ve sosyo-politik sebeplerle ağır aksak ilerleyen gelişim süreci, özellikle son 20 yıldır yerini ciddi deneysel arayışlar ve uluslararası arenadaki çabalara bıraktı. Türk sineması dünyanın çeşitli yerlerinde düzenlenen saygın festivallerde önemli ödüller alıyor ve büyük övgü topluyor. Elbette bu da sinemamızın büyük mesafeler kat ettiğinin bir göstergesi. Bununla birlikte kimlik başta olmak üzere sinema endüstrisinin çeşitli alan ve aşamalarındaki sorunlar da varlığını sürdürüyor. Her şeye rağmen gün geçtikçe büyüyen ve saygınlığını arttıran Türk sinemasının kronik sorunlarını çözerek bu süreci en sağlıklı biçimde ilerletmesi en büyük arzumuz."

Köçer, Türk ve Azerbaycan sineması arasında tarihi ve kültürel olarak derin bağlar olduğunu dile getirerek, "Türk ve Azerbaycan sinemalarının gerek anlatım ve gerekse endüstriyel bakımdan ortak iletişim kanallarını güçlendirmesi ve karşılıklı etkileşimi arttırması önem kazanıyor." diye konuştu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yerli Düşünce Derneğinin ortaklaşa düzenlediği, TİKA ve Yunus Emre Enstitüsünün katkılarıyla gerçekleştirilen etkinlik, yarın sona erecek.

Yorumlar