Anayasa Mahkemesi kuruluş yıl dönümü töreni

- Başkan Arslan: (2) - "Bugün geldiğimiz noktada memnuniyetle ifade etmek isterim ki bireysel başvuru, anayasa koyucunun belirlediği istikamette özgürlükçü bir paradigmanın temel aracı haline gelmiştir. Mahkememiz, olağanüstü hal şartlarında da hak eksenli yaklaşımla kararlar vermeye devam etmiş ve olağanüstü halin getirdiği aşırı başvuru sayısını da yönetilebilir bir düzeye çekmiştir" - "15 Temmuz sonrasında olağanüstü bir çabayla yaklaşık 120 bin başvurudan 103 bin kadarını sonuçlandırmıştır. Böylece olağanüstü hal döneminde şu ana kadar yapılan başvuruların yüzde 86'sı karara bağlanmıştır"

Google Haberlere Abone ol
Anayasa Mahkemesi kuruluş yıl dönümü töreni

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Bugün geldiğimiz noktada memnuniyetle ifade etmek isterim ki bireysel başvuru, anayasa koyucunun belirlediği istikamette özgürlükçü bir paradigmanın temel aracı haline gelmiştir. Mahkememiz olağanüstü hal şartlarında da hak eksenli yaklaşımla kararlar vermeye devam etmiş ve olağanüstü halin getirdiği aşırı başvuru sayısını da yönetilebilir bir düzeye çekmiştir." dedi.

Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 56. yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonunda tören düzenlendi. Törende konuşan Arslan, anayasa yargısının temelinde anayasanın üstünlüğü ilkesinin yattığını belirterek, bu ilkeye göre, anayasanın normlar piramidinin en tepesinde yer alan bağlayıcı kurallar bütünü olduğunu söyledi.

Üstün ve bağlayıcı kurallar bütünü olarak anayasanın 2 temel işlevi olduğunu dile getiren Arslan, bunlardan birincisinin bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almak, diğerinin de bu amaçla devlet otoritesinin sınırlarını çizmek olduğunu ifade etti.

Arslan, toplum sözleşmesi olarak da nitelendirilen anayasaların bu 2 işlevi gereği gibi yerine getirebilmeleri için her şeyden önce yargının, yasama ve yürütme karşısında bağımsız ve tarafsız olması gerektiğini kaydetti.

Yargının siyasetin de alanını oluşturan yasama ve yürütmeyle ilişkisinin hayati önem taşıdığını vurgulayan Arslan, yargı-siyaset ilişkisinin sağlıklı zeminde kurulması ve sürdürülmesinin bir yandan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanmasını, diğer yandan da yargının anayasal ve yasal sınırları içinde kalarak yerindelik denetimi ve yargısal aktivizmden kaçınmasını gerekli kıldığını anlattı.

Anayasaların temel hakları koruma ve bu amaçla devlet otoritesini sınırlandırma işlevinin anayasanın üstünlüğü ilkesiyle de birleşerek bir adım sonra anayasa yargısını ortaya çıkardığını bildiren Arslan, tarihsel olarak bakıldığında anayasa mahkemelerinin kurulması ve yaygınlaşmasının büyük ölçüde 2. Dünya Savaşı sonrasına rastladığını, bu gelişmenin arkasında savaş öncesi ve sırasındaki yoğun ve sistematik hak ihlallerinin yattığını belirtti.

Arslan, Türk Anayasa Mahkemesinin farklı bir tarihsel bağlamda, farklı misyonla kurulmuş olsa da anayasa ile kendisine verilen görevleri bağlamında varlık nedeninin bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak olduğunu dile getirdi.

Bireysel başvurunun, anayasa yargısında yeni bir dönemi başlattığını söyleyen Arslan, Anayasa Mahkemesinin, bu yeni dönemde temel hak ve özgürlükleri esas alan ve devleti yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geçtiğini savunan hak eksenli bir yaklaşımı benimsediğini ifade etti.

Bu durumun, anayasa koyucunun da iradesinin bir yansıması olduğuna dikkati çeken Arslan, 148. maddenin gerekçesi, 2010 anayasa değişikliklerine ilişkin anayasa komisyonu raporuna bakıldığında tam da bu nedenle bireysel başvurunun getirildiğinin görüleceğini söyledi. Arslan, "Bugün geldiğimiz noktada memnuniyetle ifade etmek isterim ki bireysel başvuru, anayasa koyucunun belirlediği istikamette özgürlükçü bir paradigmanın temel aracı haline gelmiştir. Mahkememiz, olağanüstü hal şartlarında da hak eksenli yaklaşımla kararlar vermeye devam etmiş ve olağanüstü halin getirdiği aşırı başvuru sayısını da yönetilebilir bir düzeye çekmiştir." diye konuştu.

Bu bağlamda Anayasa Mahkemesinin 20 Haziran 2017 öncü kararında olağanüstü dönemde yapılan bireysel başvuruların nasıl ele alınacağını, bunların nasıl değerlendirileceğini belirlediğini, konuya ilişkin ilke ve esaslara işaret ettiğini kaydeden Arslan, böylece Anayasa Mahkemesinin ilk kez olağanüstü dönemlerde bireysel başvuru hukukunun temel parametrelerini belirlediğini, bu ilkeleri daha sonra tutuklu hakim ve savcılar, gazeteciler ve diğer meslek gruplarıyla ilgili başvurularda geliştirerek öncü kararlarını önemli ölçüde tamamladığını anlattı.

- OHAL dönemindeki başvuruların yüzde 86'sı karara bağlandı

Anayasa Mahkemesine başvuru sayısının geçen yıl bu zamanlar 100 bini aştığını anımsatan Arslan, "15 Temmuz sonrasında olağanüstü bir çabayla yaklaşık 120 bin başvurudan, 103 bin kadarını sonuçlandırmıştır. Böylece olağanüstü hal döneminde şu ana kadar yapılan başvuruların yüzde 86'sı karara bağlanmıştır. Halihazırda mahkememizin önünde 39 bin 342 başvuru bulunmakta olup bunların 9 bin kadarı olağanüstü dönem tedbirlerine ilişkindir." dedi.

Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararlarının büyük bölümünün adil yargılama hakkına ilişkin olduğuna işaret eden Arslan, bireysel başvurunun uzun vadede etkili olabilmesinin yargı sisteminin etkili şekilde çalışmasına bağlı olduğunu söyledi.

Zühtü Arslan, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsü sonrasında yargının karşı karşıya kaldığı tüm zorluk ve travmalara rağmen genelde yargı sisteminin özelde de bireysel başvuru sisteminin işlemesinin başlı başına değerli olduğunu vurgulayarak, "Hiç kuşkusuz, diğer kurumlarda olduğu gibi yargıda da hatalı kararlar verilebilir ancak bunlar yargı sistemi içinde düzeltilecektir, nitekim düzeltilmektedir." değerlendirmesinde bulundu.

(Bitti)

Yorumlar