Akın Atalay'ın tutuklanması

- Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarına yönelik soruşturma kapsamında, gazetenin icra kurulu başkanı Atalay'ın tutuklanma gerekçesinin detayları belli oldu - Hakimlik kararından: - ''Cumhuriyet gazetesi, manipülasyon ile gerçeği perdeleyip terör örgütlerinin amacına uygun hareket ederek iç kargaşa çıkartmaya ve ülkeyi yönetilemez hale getirmeye yönelik haberlere imza atmıştır. 17/25 Aralık darbe girişimi sürecinde Ergenekon savcıları gazetede haber şeklinde yer alarak, o dönem genel yayın yönetmeni Can Dündar'la görüşmüşlerdir. Cumhuriyetin devletçi, geleneksel, laik ve ulusalcı çizgisini ansızın değiştirip devleti hedef aldığı, devleti hedef alan FETÖ ve PKK kaynaklı haberleri manşete taşıdığı, bu yayınların da İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay sonrasında denk geldiği anlaşılmaktadır'' - Kararda, Atalay'ın "Cumhuriyet gazetesinin süreklilik arz eden bu terör örgütlerinin reklam ve propagandasını yapma faaliyetlerinden sorumlu olduğu, üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kanaatine varıldığı" ifade edildi

Google Haberlere Abone ol
Akın Atalay'ın tutuklanması

İSTANBUL (AA) - Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarları hakkında "PKK/KCK ve Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) müzahir oldukları" iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında, gazetenin icra kurulu başkanı Akın Atalay'ın tutuklanmasına karar veren hakimliğin gerekçeleri ortaya çıktı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Bürosunca yürütülen soruşturma kapsamında, adreslerinde bulunamadığı gerekçesiyle hakkında yakalama kararı çıkarılan ve iki gün önce yurt dışından dönüşünde Atatürk Havalimanında gözaltına alınan Atalay'ın tutuklanmasına karar veren İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliğinin kararında, tutuklama nedenleri ve şüphelinin ifadelerine yer verildi.

Buna göre, Atalay hakimlik ifadesinde, hakkındaki suçlamalardan bir kısmın gazetede yer alan yayınlarla köşe yazılarının olduğunu ve yayın politikasının değiştiğine ilişkin iddiaların yer aldığını belirtti.

Atalay "'30 yıllık bir avukat olarak öğrendiğim bütün bilgilerin ve kanunu okumaların yanlış olduğunu gördüm. Yayın yoluyla işlenen bütün suçlardan ceza sorumluluğunun kimlere ait olduğu açık ve net olarak bellidir. Basın kanununda, bu sorumlular açık olarak yazılıdır. Dolasıyla ne üretilmesinde ne oluşumunda ne de yayınlanmasında herhangi bir dahlim, yetkim bulunmayan ve kanunen de sorumlu tutulmam mümkün olmayan konularda bir açıklama yapmak durumunda olmadığımı düşünüyorum.'' ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet gazetesinde editoryal bağımsızlık denilen bir ilkenin uygulandığını, bu ilkenin anlamının gazetenin sahiplerinin, idari yöneticilerinin yayın işlerine kesin kez karışmalarının engellenmesi olduğunu öne süren Atalay, 1990'lı yıllardan sonra yaşanan değişim neticesinde maalesef halkın haber alma hakkına göre değil patronun çıkarına göre yayın yapma uygulamasını getirdiğini anlattı.

Atalay, soruşturma makamının da bu algıdan etkilenerek gazetede sorunlu gördüğü bazı yazıları ve haberleri idari yöneticilere sormasının da bundan kaynaklandığını iddia etti.

- ''Yayın politikasını değiştirmek suç değil''

''Yayın politikasının değiştirildiği'' iddialarına ilişkin Atalay, bildiği kadarıyla kanunlarda böyle bir suç tipinin yer almadığını belirterek, gazetenin yayın politikasının 1924'den beri değişmediğini iddia etti. Atalay, ''Velev ki yayın çizgisinin değiştiği iddia edilse bile bu konu da okurların ilgi alanındaki bir konu olup ne bir soruşturmanın ne de savcılığın ilgi ve yetki alanına girmez.'' değerlendirmesini yaptı.

Vakıf genel kurulunun ''usulsüz seçim yapılması suretiyle ele geçirilmesi''ne ilişkin suçlamalara dair de Atalay, bu konunun savcılıkların ve ceza hukukunun ilgi alanı olmadığını, vakfın yaptığı toplantılarda usulsüzlük ya da kanuna aykırılık iddiası varsa Sulh Hukuk Mahkemesine götürülmesi gerektiğini söyledi.

- "Terör örgütleri propagandası sayılabilecek yayınlar"

İstanbul 9. Sulh Ceza Hakimliği kararında, Atalay'ın gazetenin icra kurulu başkanı ve vakfın başkan vekili olduğu anımsatılarak, dosyada yer alan delillere göre gazetede yayınlanan birçok haber ve yazıların, terör örgütleri FETÖ ve PKK'nın propagandası sayılabilecek ve bu örgütler lehine algı oluşturabilecek yayınlar olduğu vurgulandı.

Gazetenin bazı haberlerinden örnek verilen kararda, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminin ardından gazetenin 17 Temmuz'daki manşetinin ''Sokaktaki tehlike'' başlığıyla çıktığına dikkat çekildi. Kararda, demokrasisine sahip çıkmak ve darbe tehdidini püskürtmek için sokaklara inip geleceğine sahip çıkan millet üzerinden toplumu kutuplaştırmaya neden olabilecek haberde Cumhurbaşkanının tanka asılan posterlerinin manşet yapılarak, sokağa çıkıp demokrasiye sahip çıkılma hadisesinin tehlike olarak lanse edildiği kaydedildi.

- "Cumhuriyet, iç kargaşa çıkartmaya yönelik haberlere imza atmıştır"

Bir başka haber manşetinde ise ''Eksik demokrasi'' başlığı kullanılarak Yenikapı'da düzenlenen ve darbeye karşı gerçekleştirilip 5 milyondan fazla kişinin katıldığı mitingin hedef olarak gösterildiği, yine MİT tırlarına ilişkin ''İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar'' başlığıyla haber yapıldığı ifade edilen kararda, şöyle devam edildi:

"Bunun FETÖ'nün bir kumpası olduğu mahkemelerce tespit edildi. 22 Kasım 2015'te Sözcü gazetesinde yayınlanan bir yazıda 'daha önce Taraf gazetesini kendi sızıntılarının taşeronu olarak kullanan bu gizli yapı (FETÖ), MİT tırları haberinde olduğu gibi belgeleri servis etmek için artık Cumhuriyet'i seçti.' denilmiştir. Cumhuriyet sadece cemaatin belgeleri ile değil twitlerine de bel bağlamıştı. Yine gazetenin eski yazarlarından Mustafa Balbay'ın 'Cumhuriyet'te Fetöcülükten Kürtçülüğe kadar her şey serbest, CHP milletvekili olarak yazı yazmak yasak' şeklindeki twit atmasının, önceden gazetesinde çalışan bir yazarın söz konusu gazetenin terör örgütleri tarafından kullanıldıklarının bir delili olduğu anlaşılmaktadır.''

Hakimlik kararında, gazetede yer alan bazı yayınlara ilişkin şu değerlendirme yapıldı:

''Cumhuriyet gazetesi, manipülasyon ile gerçeği perdeleyip terör örgütlerinin amacına uygun hareket ederek iç kargaşa çıkartmaya ve ülkeyi yönetilemez hale getirmeye yönelik haberlere imza atmıştır. 17/25 Aralık darbe girişimi sürecinde Ergenekon savcıları gazetede haber şeklinde yer alarak, o dönem genel yayın yönetmeni Can Dündar'la görüşmüşlerdir. Cumhuriyet'in devletçi, geleneksel, laik ve ulusalcı çizgisini ansızın değiştirip devleti hedef aldığı, devleti hedef alan FETÖ ve PKK kaynaklı haberleri manşete taşıdığı, bu yayınların İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay sonrasına denk geldiği anlaşılmaktadır.''

- PKK lehine haberler

Söz konusu gazetenin birtakım yazarlarının FETÖ'nün organize ettiği Abant Toplantıları'na katıldığı, gazetenin FETÖ'nün yayın organı olan Zaman gazetesi ile aynı manşetleri attığı belirtilen kararda, gazetenin terör örgütü PKK'ya ilişkin yer verdiği bazı haberlere atıflar yapılarak, şu değerlendirmede bulunuldu:

"Gazetenin bir haberi 'Bodruma baskın onlarca ölü' şeklindedir. Cizre'de gerçekleşen olayda, PKK mensupları sokak ve mahallelerde hendek ve çukur kazarak masum vatandaşların evlerini gasp ederek, bomba doldurmuşlardır. Haberde, PKK'lı teröristlerin ilçeye inerek ve vatandaşların evlerini kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerine ve polis kuvvetlerine ateş açtıkları, yüzlerce asker ve polisimizin şehit edildiği olaylarda devletimizin bekasına silah çeken söz konusu PKK'lı teröristler masum olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Yine ambulansların yaralıları almadıkları yönünde haberlerin yapıldığı, oysa o tarihte PKK'lı teröristlerce ambulanslara dahi ateş açıldığı görsel basından izlenebilmişti. Aynı şekilde terör örgütünce Nusaybin'de hedef alınarak bombalı hendekler kazıldığı, teröristlerce masum vatandaşlarımız, askerimiz ve polislerimizin şehit edildiği olaylara ilişkin gazetenin o tarihte manşet olarak 'Nusaybin yerle bir' şeklinde haberler yapılmıştır.''

Tanık olarak ifadesi alınan Rıza Zelyut'un 2 Kasım 2016 tarihindeki yazısında, Cumhuriyet gazetesinin PKK sempatizanları ile kripto FETÖ'cülerle doldurulduğunu belirttiği anlatılan kararda, Mustafa Balbay'ın gazeteden nasıl tasfiye edildiğine dair yazar Hikmet Çiçek'in yazısı da yer aldı.

Kararda, Cumhuriyet gazetesinin kuruluşundan beri logonun üzerinde hiçbir habere yer verilmediği, ancak 23-24 Mayıs 2015 tarihli gazetede logonun üzerine terörist başı Fetullah Gülen'in fotoğrafı ile birlikte "Fakirhaneme bunlar malikane diyor" şeklinde başlık atılarak haber yapıldığı kaydedildi.

-''FETÖ diyemediler''

Gazetede yer alan yazısı dizisi ve haberlerde FETÖ'ye terör örgütü denilmediği daha çok ''Gülen hareketi ya da cemaat'' şeklinde belirtildiği vurgulanan kararda, müşteki ve tanıkların ''Gazetenin PKK ve FETÖ örgütleri lehine değiştiğine'' dair ifadelerine yer verildi.

Kararda, bu nedenlerle şüpheli Atalay'ın Cumhuriyet gazetesinin süreklilik arz eden bu terör örgütlerinin reklam ve propagandasını yapma faaliyetlerinden sorumlu olduğu, üzerine atılı suçu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesi altında bulunduğu kanaatine varıldığı ifade edildi. "Şüphelinin, tutuklama yerine adli kontrol hükümlerinin uygulanarak serbest bırakılmasının, suçun hiçbir karanlık nokta kalmadan tüm unsurlarıyla ortaya konulması suretiyle aydınlatılması, böylece soruşturmanın ve şüpheli hakkında atılı suçtan açılması muhtemel kamu davasının kovuşturmasının selametle sonuçlandırılması bakımından sakıncalı olacağı" belirtilen kararda, Atalay'ın ''silahlı terör örgütüne üye olmamakla beraber örgüt adına faaliyette bulunmak'' suçundan tutuklanmasına hükmedildiği vurgulandı.

Yorumlar