"ABD bir taşla birkaç kuş vuruyor"

- ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'ın ardından Japonya ve Güney Kore ile imzaladığı silah anlaşmaları, Beyaz Saray'ın yeni yönetiminin yaşanan krizleri "fırsata dönüştürüp dönüştürmediğini" tartışmaya açtı - BİLGESAM Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Güney: - "ABD hem kendi silahlarını satıyor hem de Çin'i askeri yönden köşeye sıkıştırmaya, bölgedeki ticaret yollarının hakimiyeti üzerinde etkili olmak yönünde adım atmaya çalışıyor. Yani bir taşla birkaç kuş vuruyor" - SETA Strateji Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Yalçın: - "Bunların üzerinden sanki Amerika silah satışını artırıyor ve kara geçiyor gibi bir değerlendirme yapılıyor ama bence genel rakamlara bakınca, 10 yıl önce sattığı silahlarla bugün sattığı silahları kıyasladığınızda, arada çok büyük fark olmadığını görürsünüz" - EDAM Savunma Analisti Dr. Kasapoğlu: - "Güney Kore ve Japonya'nın savunma alımları konusundaki politikaları, Körfez ülkelerinden farklı. Üstelik, bu ülkelerin Kuzey Kore tehdidine maruz kalmaları, ABD güçlerini de bir savaşın içine çekebilir"

Google Haberlere Abone ol
"ABD bir taşla birkaç kuş vuruyor"

İSTANBUL (AA) - GÜÇ GÖNEL SAĞIROĞLU - ABD Başkanı Donald Trump'ın Suudi Arabistan'ın ardından Güney Kore ve Japonya'ya oldukça gelişmiş askeri ekipman satışı için onay vermesi, ABD'nin yeni yönetiminin yaşanan krizleri "fırsata" dönüştürüp dönüştürmediği yönünde tartışmalarına neden oldu.

Trump yönetiminin göreve gelir gelmez imzaladığı milyar dolarlık silah anlaşmaları, Türkiye'deki düşünce kuruluşlarının analistlerince farklı şekillerde yorumlandı.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Trump'ın gerçekleştirdiği silah satışının, karın yanı sıra stratejik bir amacı da olduğunun altını çizdi. Asya Pasifik bölgesine gerçekleşen silah satışının hedefinde Kuzey Kore'nin değil, Çin'in olduğunu savunan Güney, şöyle konuştu:

"Bu bağlamda silah satışları, Asya Pasifik'te ABD'nin uzun zamandır Çin'e yönelik kuşatma politikasının önemli bir mihenk taşı. Aslında bu politika yeni değil. Obama yönetimi zamanında gerçeklik kazandı ama ABD hiçbir zaman bu kadar açık şekilde bu konuyu dillendirmiyordu. Bunun sebebi de Çin'in Kuzey Kore'ye karşı silahlanmasını hızlandırması. Çin'in ABD'nin satışını yaptığı füze savunma sistemlerinden rahatsızlık duyduğunu biliyoruz çünkü nükleer kapasitelerine doğrudan bir tehdit oluşturuyor."

Güney, ABD'nin bölgede Güney Kore ve Japonya'nın da arasında bulunduğu müttefiklerine daha önce verdiği güvenlik teminatının altını doldurmaya çalıştığının altını çizdi.

- "ABD, Çin'i köşeye sıkıştırmaya çalışıyor"

ABD'nin bu ülkelere verdiği silahlarla müttefiklerine yönelik saldırılar karşısında caydırıcılığı güçlendirmeye çalıştığını belirten Güney, "ABD hem kendi silahlarını satıyor hem de Çin'i askeri yönden köşeye sıkıştırmaya, bölgedeki ticaret yollarının hakimiyeti üzerinde etkili olmak yönünde adım atmaya çalışıyor. Yani bir taşla birkaç kuş vuruyor." dedi.

Geçmiş ABD yönetimlerinin Çin'i provoke etmemeyi seçtiğini, bugün ise Kuzey Kore'nin tavrının bölgedeki silahlanma için meşruiyet yarattığını vurgulayan Güney, "Yani özetle savaş meselesinin üzerinden meşruiyet yaratıp, ABD'nin Asya Pasifik'teki jeoekonomik ve jeopolitik mücadelesine imkan sağlıyor. Bu krizle biz, Asya Pasifik'te Çin ve ABD restleşmesini görüyoruz." diye konuştu.

- "Anlaşmaların altında planlı bir hareket yok"

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Strateji Araştırmaları Direktörü Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın ise Trump'ın imzaladığı silah anlaşmalarının altında "planlı bir hareketin yattığını" düşünmediğini dile getirdi.

Trump'ın iktidara gelmeden önce de ABD'yi kara geçirecek anlaşmalar yapacağına dair beyanatlar verdiğini hatırlatan Yalçın, ancak son gelişmelerin "projelendirilmiş" hareketler olduğuna inanmadığını ifade etti.

Katar krizinin ardından Suudi Arabistan'a yapılan silah satışında da planlı bir hareket olmadığını savunan Yalçın, şöyle konuştu:

"Katar krizinin patlamasında sanki Trump'ın dahli varmış gibi gözükmüş olmasına rağmen, aslında Trump'ın seyahatinin hemen ertesine denk gelmesi nedeniyle böyle bir şey gündeme gelmişti. Asıl itibarıyla Suudi Arabistan ile yapılan büyük silah anlaşmaları, Obama döneminden itibaren hazırlanmış anlaşmalardı. Buna karşılık Katar ile 17 milyar dolarlık uçak anlaşması yapıldı. Bu da Katar'ın bu kriz içinde Amerika'nın Suudi Arabistan'a destek olmasını engellemek amacıyla yapılmış bir anlaşmadır."

- "Kuzey Kore krizinde ABD'nin etkisi yok"

Yalçın, Kuzey Kore ile yaşanan krize ise ABD'nin neden olmadığını ifade etti. Kuzey Kore'nin nükleer silahları yıllardır ürettiğini ve test ettiğini hatırlatan Yalçın, ABD'nin Güney Kore ve Japonya ile silah anlaşmasına ise ihtiyaç duymadığını vurguladı.

Bu ülkelerin savunma alanında zaten ABD'nin kontrolünde olduğuna işaret eden Yalçın, şöyle devam etti:

"Bunların üzerinden sanki silah satışını artırıyor ve Amerika kara geçiyor gibi bir değerlendirme yapılıyor ama bence genel rakamlara bakınca, 10 yıl önce sattığı silahlarla bugün sattığı silahları kıyasladığınızda, arada çok büyük fark olmadığını görürsünüz. Hatta daha fazla sattığı birçok dönem olmuş olabilir. Amerika dünyaya silahı yeni satıyor değil. Trump, bu şeyleri yapacakmış gibi konuştuğundan öyleymiş gibi bir algı oluşuyor. Trump'ın aklı başında, kendi hesabını yapmış bir dış politika gündemi olduğunu düşünmediğim için böyle söylüyorum. 'Kar edelim, ticaret adamıyım, dünyaya silah satarım' diyor olabilir ama bu krizleri Trump tek başına kurgulamıyor. Trump'ın bunu tek başına kurgulayacak vakti de yok, gücü de yok. İçeriyle boğuşmakla meşgul."

- "Gündemler aldatıcı sonuçlar doğurabiliyor"

Yalçın, ABD'nin söylemleriyle eylemleri arasındaki farklılığın görülmesi için Obama dönemine bakılmasını önerdi. ABD ile İsrail'in "arasının bozuk olduğunun" söylendiği dönemde Obama'nın İsrail'e ABD tarihinin en büyük silah satışını gerçekleştirdiğinin altını çizen Yalçın, "Bunlar gündelik gündemin içinde aldatıcı sonuçlar doğurabiliyor." dedi.

Obama döneminde ABD'nin Suriye meselesinde Türkiye'yi terk ettiğini, İsrail ile arasının bozulduğunu, Güney Kore ve Japonya ile ilgilenmediğini anlatan Yalçın, Trump'tan bağımsız olarak, son 7-8 yılda ABD'nin desteğini çekmesinin müttefik ülkeleri kendi başlarının çaresine bakmak zorunda bıraktığını vurguladı.

Yalçın, Trump'un ise eski müttefiklerini geri kazanmak gibi bir amacı olmadığını sözlerine ekledi.

- "Birçok Beyaz Saray yönetiminin izlediği bir politika"

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) Savunma Analisti Dr. Can Kasapoğlu ise Suudi Arabistan'a yönelik geniş kapsamlı silah satışının, Başkan Obama dahil olmak üzere birçok ABD Beyaz Saray yönetiminin izlediği bir politika olduğuna işaret etti.

Silah satışının, ABD savunma ekonomisi için milyarlarca dolarlık bir pazar olduğuna değinen Kasapoğlu, ikinci olarak Körfez ülkelerinin savunma taleplerini karşılamanın, ciddi jeopolitik önceliklere dayandığını vurguladı. Rusya'nın Mısır ve Irak savunma pazarlarına yoğun ilgisinin de bu konuda ABD için ciddi bir uyarı niteliğinde olduğunu dile getiren Kasapoğlu, "Füze savunma ve gelişmiş hava kuvvetleri platformları ile akıllı mühimmatların Suudi Arabistan başta olmak üzere GCC (Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi) ülkelerini, İran'ın balistik füze ve nükleer programını dengelemek için farklı arayışlardan uzak tutacağı hesaplanıyor. Özetle bu, uzun yıllardır süren bir Washington Orta Doğu siyaseti önceliği." dedi.

- "Kuzey Kore ittifakı tehdit ediyor"

Japonya ve Güney Kore meselesinin ise Suudi Arabistan'dan farklı olduğunun altını çizen Kasapoğlu, bu sorunda Kuzey Kore'nin, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sonrası galibiyetinin üzerine inşa ettiği Asya Pasifik ittifakları ve güvenlik garantilerini tehdit ettiğini vurguladı.

Bu durumun bölgede Çin-ABD dengesi üzerinde yapısal sonuçlar doğurabileceğini ve işlerin Pekin lehine dönmesine neden olabileceğini ifade eden Kasapoğlu, şöyle devam etti:

"Açıkçası, askeri olarak Pyongyang (Kuzey Kore'nin başkenti) karşısında da ABD'nin seçenekleri sınırlı. Sadece Kuzey Kore kitle imha silahlarını kontrol altına almak için onbinlerce -bazı simülasyonlar bunu 200 bine kadar çıkarabiliyor- asker varlığı gerekli. Sınırlı bir operasyon ise Kuzey Kore'nin stratejik silah kapasitesini tamamen ortadan kaldırmayacağı gibi, nükleer olmasa da kimyasal ve biyolojik harp tehditlerini tetikleyecektir. Bu nedenle Washington'un elinde kalan seçenek, müttefiklerine yönelik kapasite inşası. Burada krizi fırsata çevirme gibi bir durum yok. Zira Güney Kore ve Japonya'nın savunma alımları konusundaki politikaları, Körfez ülkelerinden farklı. Üstelik, bu ülkelerin Kuzey Kore tehdidine maruz kalmaları, ABD güçlerini de bir savaşın içine çekebilir."

Bölgedeki olası savaşın kontrolünün de zor olacağına işaret eden Kasapoğlu, Kuzey Kore'nin komuta yapısının çok merkezli olduğunu, liderliğin karar alma parametrelerinin tahmin edilemediğini ve ülkenin envanterinde çok ciddi silahlar bulunduğunu kaydetti. Olası bir savaşın limitleri ve sonuçları ne olursa olsun kesin kaybedeninin Güney Kore olacağının altını çizen Kasapoğlu, "Zira, Güney Kore, savaşın tarafı değil, harp sahası olacak." diye konuştu.

Yorumlar