2016 Türk Göç Konferansı

- Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Küresel Göç Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Topçu: - "Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin bizi dünyaya açan bir adım olacağını düşünüyorum" - Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç Politikaları Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Sağıroğlu: - "Araştırmalarımız Suriyelilerin külfetlerini reddetmeden getirdikleri çok önemli ekonomik katkıları gösteriyor. Mesela beraberinde getirdikleri varlıklarıyla ekonomik büyümeye sebep oldular" - İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adıgüzel: -"Geçici misafirliğe bir ad koymamız lazım. Bu ad ya mültecilik olacak ya da vatandaşlık olacak"

Google Haberlere Abone ol
2016 Türk Göç Konferansı

VİYANA (AA) - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Küresel Göç Uygulamaları ve Araştırmaları Merkezi Müdürü Doç. Dr. Emel Topçu, Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin Türkiye'yi dünyaya açan bir adım olacağını söyledi.

Topçu, Avusturya'nın başkenti Viyana'da düzenlenen "2016 Türk Göç Konferansı"nda yaptığı sunumda, dini motivasyonun insanlardaki önyargıları kırdığını ve gönüllülüğü artırdığını anlattı.

Türkiye'de dindar kesimin büyük bölümünün Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı çıktığının hatırlatılması üzerine Topçu, "Çünkü Türkiye'de milliyetçilik, dindarlıktan önce geliyor. Birçok sivil toplum örgütünde milliyetçi duyguların ağır bastığını görüyoruz. Bazı örgütler, daha temiz, uyumlu ve güvenilir olarak gördükleri Türkmenleri tercih ediyorlar. Bu da Türkiye'de milliyetçiliğin ağır bastığını gösteriyor" dedi.

- "Kaynaşmanın en kısa yolu vatandaşlık verilmesidir"

Suriyelilere vatandaşlık verilmesini desteklediğini belirten Topçu, şunları söyledi:

"Ben çok uzun süre Avrupa'da yaşadım. Bir başka ülkede yaşamanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Başka bir ülkede yaşamak, her şeyden koparılmak ve hayata yeniden başlamak demektir. Toplum nasıl işliyor bunu bilmek çok kolay değil. Toplumun nasıl işlediğini ancak o toplumun içinde doğanlar anlayabiliyor. Birden başka bir topluma gidiyorsunuz, dilini, sistemini bilmiyorsunuz, nasıl işlediğini bilmiyorsunuz. Bir şeylerin kolaylaştırılması lazım. Topluma katılımın birinci şartı da o toplumun vatandaşı olmaktır, vatandaş değilseniz katılamıyorsunuz, hep dışarıdasınız demektir. Kaynaşmanın en kısa yolu vatandaşlık verilmesidir. Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin bizi dünyaya açan bir adım olacağını düşünüyorum. Türkler Arapça öğrenecek, Suriyeliler Türkçe öğrenecek, bakış açıları genişleyecek, eski milli devlet olmanın sıkışmış sınırlarından kurtulacağız."

- Suriyeliler ekonomik büyümeye sebep oldu

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Göç Politikaları Merkezi Müdürü Yard. Doç. Dr. Ali Zafer Sağıroğlu ise konferansta "Suriyelilerin Türk Ekonomisine Katkısı" başlıklı sunum yaptığını belirterek, Suriyelilerin külfetlerini yok saymadan Türkiye'ye önemli katkı sağladıklarını kabul etmek gerektiğini ifade etti.

Suriyelilerin 5 yıldır Türkiye'de yaşadığını ve buna halen geçici demenin rasyonel olmadığını belirten Sağıroğlu, "Herkes, Türkiye'ye gelen Suriyelilerin getirdiği yükü ve külfeti konuşuyor oysa ki insanlar gittikleri toplumlara sadece yük getirmezler aynı zamanda katkıda bulunurlar. Bizim araştırmalarımız Suriyelilerin külfetlerini reddetmeden getirdikleri çok önemli ekonomik katkıları gösteriyor. Mesela beraberinde getirdikleri varlıklarıyla ekonomik büyümeye sebep oldular. Türkiye güvenlik anlayışı ile değil, bir yönetim anlayışı ile bu meseleye yaklaşırsa bunu bir güce, bir enerjiye dönüştürebilir. Türkiye'nin toplumsal, ekonomik ve siyasi gelişimine ciddi bir katkı sunar diye düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

- "Bu insanların dönmesi mümkün değil"

İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Adıgüzel ise 2011'den beri Suriyelilerin Türkiye'ye gelmeye başladığını ve son rakamlara göre 2 milyon 750 bin Suriyelinin Türkiye'de olduğunu aktardı.

Türkiye'nin 28 üyeli Avrupa Birliği'nden 7-8 kat fazla sığınmacı barındırdığını belirten Adıgüzel, Türkiye'den sığınmacılara kapıları açmasını isteyen AB'nin dış sınırlarını kapattığını hatırlattı. Türkiye'nin vatandaşlık açıklamasının AB ülkelerinde soğuk duş etkisi yarattığını vurgulayan Adıgüzel, "Vatandaşlık kartını sadece bir iç politika malzemesi olarak görülüp milliyetçi ve hamasi duygularla konuşulmasının çok yüzeysel olabileceğini düşünüyorum. İç politikadan çok dış politika boyutu da olan farklı yönleriyle tartışılması gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.

Türkiye toplumunun 5 yıldan daha uzun bir süredir bu insanlarla birlikte yaşadığını hatırlatan Adıgüzel, şöyle devam etti:

"Peki biz daha ne kadar Suriyelilerle birlikte yaşayacağız? Bunun bir öngörüsü yok. Sosyolojik olarak baktığımızda bir insan 5 yıldan fazla süre kaldıysa, yarısına yakını 18 yaşın altındaysa, 150 binden fazla çocuk Türkiye'de doğduysa artık savaş bitse bile bu insanların dönmesi mümkün değil. Orada her şey normale dönse bile tamamının dönmesi mümkün değil. O yüzden Türk toplumu olarak 'Türkiye'deki Suriyeliler' diye bir olgu ile beraber yaşayacağız. Birlikte yaşacaksak hukuki olarak bir statü tanımamız lazım. Şu andaki Suriyelilerin hukuki statüsü geçici koruma altındalar. Statü olarak geçici dediğimiz bu insanlarla 5 yıldır beraber yaşıyoruz ve ne kadar süre yaşayacağımız belli değil. O zaman bu geçici misafirliğe bir ad koymamız lazım. Bu ad ya mültecilik olacak ya da vatandaşlık olacak."

Yorumlar