"Babam, vicdana seslenen bir film"

- Çekimleri Çanakkale Gelibolu'da 6 haftada gerçekleştirilen filmde, bir baba ve zihinsel engelli oğlunun duygusal ve dram dolu hikayesi farklı bir dille anlatılıyor - Yönetmen Durak: - "Sıcak, sempatik, aile dramları da yapabilen bir sinema geleneğinden geliyoruz. Çok uzun süredir Türk sinemasının ana akımı, eli ayağı düzgün, cümlesi olan bir hikaye kurmayı unuttu" - Oyuncu Şenolsun: - "Böyle bir filmin yapılması çok önemli. İnşallah insanlar hayatta birbirine dokunmanın, küçük bir iyiliğin herkesin nasıl etkileyeceğini görür. Bizi iyilik kurtaracak aslında. Bu umudu veren bir film" - Oyuncu Güven: - "Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı'nda günde 8-10 saat olmak üzere bir hafta geçirdim. Zihinsel engelli bireylerle orada yemek yedik, sohbet ettik, beraber derslere girdik, aktiviteler yaptık. Ben de oraya öğrenci olarak gittim ve aslında bir sürü şey öğrendim"

Google Haberlere Abone ol
"Babam, vicdana seslenen bir film"

İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Yönetmen Durak, "Bu film, vicdan üzerine, vicdana seslenen bir film. İnsanların birbirine dokunması üzerine bir film. Seyircinin bunların karşılığını göreceğini düşünüyorum." dedi.

Yönetmenliğini ve senaristliğini Nihat Durak'ın üstlendiği "Babam" adlı aile ve dram türündeki filmi sinemaseverlerle buluştu.

Çekimleri Çanakkale Gelibolu'da 6 haftada gerçekleştirilen filmde, bir baba ve zihinsel engelli oğlunun duygusal ve dram dolu hikayesi farklı bir dille anlatılıyor.

Filme ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Durak özellikle son 3 filminde bireyin yakın çevresi ve kendi yaşam yolculuğu üzerindeki hesaplaşmaları ele aldığını söyledi.

"Babam" filminde de bir babanın yaşam yolcuğuna odaklandığına işaret eden Durak, filmin hikayesinin 2 yılda demlenerek senaryo haline geldiğini belirtti.

Filmde Çetin Tekindor'un başrolünü üstlendiği ana karaktere ilişkin değerlendirme yapan Durak, "60 yaşını geçmiş olan Yunus Tunalı, yaşamını ve yaşam yolculuğunu sorgular. Filmin içinde bir karakter dönüşümüne uğrar. Daha doğrusu yaşamı daha farklı görmeye ve bunun da gerekliliklerini yerine getirmeye başlar. Aslında filmin ana yolculuğu da bu." dedi.

Filmde zihinsel engelli bir çocuğun hikayesinin yer aldığına işaret eden Durak, şunları anlattı:

"Zihinsel engellilik, Türkiye ve dünyanın bir gerçeği. Hele ki akraba evliliklerinin çok yoğun olduğu, gerekse de bu tür durumların daha içe kapanık yaşandığı bu coğrafyada, bizim filmimize konu ettiğimiz durum, sanıyorum toplumda göründüğünden daha yaygın. Çünkü daha kapalı yaşanıyor. Bir utanma gibi. Özellikle taşrada ben bunu gözledim. Adı tıbbi olarak ne olursa olsun, toplum bunu içlerinde saklıyor. Buradaki ana karakterimizde böyle bir sorumluluktan biraz utanmış ve oğluyla baş başa kalarak, bu durumu sorguluyor. Sorgulamasına neden olan da bir başka karakterimiz ve yeni bir aile olarak bu durumun üstesinden geliyorlar."

- "Türk sinemasının ana akımı cümlesi olan hikaye kurmayı unuttu"

Durak, filmin aynı zamanda bir kasaba hikayesi olduğunun altını çizerek, "Filmin içinde renk olarak ana karakterimizin büyük babadan babaya, oradan da kendisinin devir aldığı bir sardayla konserve fabrikası var. Biraz zorunlu olarak üzerine kalmış. Yörenin de hem kültürel hem ticari anlamda çok önemli bir rengi sardalya konservesi. Türkiye'de de adresi Gelibolu ama unutulmaya yüz tutmuş ve zor ayakta bir süreç. Biraz da buna dikkat çekmek istedik." ifadelerini kullandı.

Ontolojik olarak ebeveyn ve çocuk temasının dünya sinemasında yüzlerce kez işlendiği yorumunda bulunan Durak, Türkiye'deki sinema sektörüne ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

"Türkiye'de ana akım diye ifade edilen sektörde, daha çok seyircinin geldiği, gösterim alanında daha çok şansı olan, kitleler tarafından daha çok sahiplenilen filmler yer alıyor. Bu bir endüstrinin parçası. Ana akımda çok ciddi bir komedi ve romantik türü eksenli bir yürüyüş var. Şaşırtıcı bir durum. Skeç mantığıyla yapılan filmler seyirciyle buluşuyor. Tablonun bir bölümü acınacak bir tablo. Öte yandan çok iyi filmle yapılıyor ama sinema salonlarına bile giremiyor. Biz de burada açıkcası klasik anlamda bir ana akım projesi olarak senaryoyu oluşturmadık ama film kendi suyunu buldu yürüyor. Sonuçları ne olacak ben de merak ediyorum ama Türk sineması bizim burada gerçekleştirdiğimiz bir geleneği yıllar önce başarmış bir sinema. Sıcak, sempatik, aile dramları da yapabilen bir sinema geleneğinden geliyoruz. Çok uzun süredir Türk sinemasının ana akımı, eli ayağı düzgün, cümlesi olan bir hikaye kurmayı unuttu."

Durak, insanların yaşam yolculuğundaki en temel değerlerin vicdan, adalet ve hak, hukuk olduğuna vurgu yaparak, "Toplumsal anlamda da giderek çok hırçın ve ayrışan bir toplum olduğumuzu, insani özelliklerimizi kaybetmekte olduğumuzu görüyorum. Seyirci bu filmde, 'insanlar birbirine dokundukları takdirde, o yalnız ruhların arayışlarına çare bulurlar', bunu görecekler. Bu film aynı zamanda vicdan üzerine, vicdana seslenen bir film. İnsanların birbirine dokunması üzerine bir film. Seyircinin tüm bunların karşılığını göreceğini düşünüyorum." diye konuştu.

- "Bizi iyilik kurtaracak umudunu veren bir film"

Filmin başrol oyuncularından Melisa Şenolsun da ilk defa bir sinema filminde rol aldığını dile getirerek, Çetin Tekindor gibi bir usta oyuncuyla birlikte çalışmanın zor oldunu söyledi.

Şenolsun, fillmde "Feride" karakterine ilişkin ise, "Feride çok naif, güçlü durmaya çalışan ama içinde çok büyük kırgınlıkları olan bir kız. Aslında bir iyilik perisi ama bunu hiç bilinçli yapmıyor." dedi.

Çekimlerin rahat ve eğlenceli geçtiğini dile getireren Şenolsun, "Gelibolu insanı çok sıcakkanlı. Gider gitmez kendimize arkadaş edindik. Bütün Gelibolu halkıyla imece usulü, beraber çektik filmi yani. Sette de çok iyi insanlarla karşılaştık. O yüzden de çok güzeldi. Böyle bir filmin yapılması çok önemli. İnşallah insanlar hayatta birbirine dokunmanın, küçük bir iyiliğin herkesi nasıl etkileyeceğini görür. Bizi iyilik kurtaracak aslında. Bu umudu veren bir film." şeklinde konuştu.

Berker Güven ise filmde zihinsel engelli "Arif" karakterini canlandırdığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Zor bir karakterdi. Üstesinden geldiğime inanıyorum. Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı'nda günde 8-10 saat olmak üzere bir hafta geçirdim. Zihinsel engelli bireylerle orada yemek yedik, sohbet ettik, beraber derslere girdik, aktiviteler yaptık. Arkadaş olduk, yeri geldi öğretmen olduk. Ben de oraya öğrenci olarak gittim ve aslında bir sürü şey öğrendim. Karakteri çalışırken de bana çok faydası oldu. Onun dışında da rol için uzun, kapsamlı yaklaşık 2 ay kadar çalışma yaptım."

Filmin oyuncu kadrosunda Çetin Tekindor, Güven ve Şenolsun'un yanı sıra Erkan Kolçak Köstendil, Cezmi Baskın, Seray Gözler, Ali İhsan Varol, Ali Düşenkalkar, Güner Özkul, Yasemen Büyükağaoğlu, Cansu Fırıncı ve Ebru Şahin yer alıyor.

Yapımcılığını ise Filiz Üstün Durak'ın gerçekleştirdiği filmin konusu şöyle:

"Yusuf Tunalı (Çetin Tekindor) karısının vefatıyla sarsılmış bir adamdır, geride kalan tek akrabası da, zihinsel engelli oğlu Arif'tir (Berker Güven). Bir yandan sahibi olduğu sardalya konservesi fabrikasını ayakta tutmak, diğer yandan hiçbir zaman tam olarak kabullenemediği oğluyla ilgilenmek, Yusuf için oldukça zorlayıcı olacaktır. Bu esnada fabrikasında işe yeni başlayan Feride (Melisa Şenolsun) her şeyi değiştirecektir. Atanamadığı için mecburen bu işi yapan Feride'nin Arif'le yakından ilgilenmesi genç adamı olumlu etkiledikçe, Yusuf'un da çevresine ve kendisine bakışı değişecektir."







Yorumlar