‘Aslında bu bir işitme engeli değil, iki dil meselesi’

Dem Derneği “İşitme Engelliler ile Empati” başlığı altındaki etkinliklerine 14 Şubat’ta da devam ediyor. Aşkını Başka Dilde Anlat etkinliği ile sevginin işaret diliyle anlatılacağı organizasyon 12-13-14 Şubat’ta Akbatı AVYM misafirlerinin katılımına açık olacak.

Google Haberlere Abone ol
‘Aslında bu bir işitme engeli değil, iki dil meselesi’

Sonhaberler | Haber Merkezi

Empati temelli, günlük hayata entegre edilebilir sosyal sorumluluk projelerini ve sosyal girişimleri hayata geçirmek için kurulan Dem Dernek “İşitme Engelliler ile Empati” başlığı altındaki etkinliklerine 2017’de de devam ediyor. DEM’in Aşkını Başka Dilde Anlat etkinliği bu sefer de 14 Şubat sevgililer gününe özel olarak Akbatı AVYM’de ziyaretçilerle buluşacak.  Etkinlik kapsamında karşınıza altı istasyondan oluşan bir kurgu çıkacak. “Hoş geldin” istasyonunda kurgu hakkında bilgi alıyor, “Türk İşaret Dili” istasyonunda herhangi bir kişiye veya şeye duyduğunuz aşkı Türk İşaret Dili’nde anlatmayı öğreniyorsunuz. “Çekim” istasyonunda kamera karşısına geçtikten sonra görüntünüz “Kurgu” istasyonunda montajlanıyor. Bu sırada  “Kafe” istasyonunda bir şeyler içebilir, Türk İşaret Dili ve kültürü hakkında bilgi edinebilirsiniz. Kurgunun son “Hediye” istasyonunda montajlanmış görüntünüz sizi bekliyor olacak. Derneğin kurucusu Ayşe Damla İşeri ile Dem’in işleyişini, işitme engelliler için yaptıkları etkinlikleri ve bir kahve dükkânından daha fazlası olan Demgoodcoffee’yi konuştuk.

İşitme engellilerin bireysel olarak ilginizi çekmesinin sebebi nedir?

Türkiye’de sivil toplum alanında çalışanların çoğu engelli yakınları oluyor. O yüzden benim de böyle bir yakınım olup olmadığı sorusunu çok fazla duyuyorum ama böyle bir hikâyem yok. Kısa süren gazetecilik deneyimim beni sivil toplumda bir kariyer hayaline itti.  Zamanında çalıştığım televizyon kanalı, bir protestoyu takip etmemi istemişti. Benim için çok heyecan vericiydi. Gittim. Hayatımda ilk ve son defa dokuz adet canlı yayın yaptım. Aslında çok kalabalık bir protesto değildi. Yürüyüş yapmak isteyen kalabalıkla polis karşı karşıya geldi. Sonrası bildiğiniz senaryo. Buradan öğrendiğim, ben aslında protestocu ile polis arasında olan diyalogsuzluk problemini insanlara göstermek ve çözüm üretilmesi için gazetecilik yapıyordum.

Gazeteciyken bire bir savunuculuk yapmak objektifliği kaybettirebilir. Ben de bu yüzden sivil topluma geçmeye karar verdim. Somut bir diyalogsuzluk hali ile işe başlamak gerektiğini düşünüyordum. Araştırmalar yaparken ve bir arkadaşımın yönlendirmesi sayesinde işaret dili kullanan bireyler ile duyan toplum arasındaki iletişimsizlikle tanıştım. Sonrası Dem oldu zaten.

Dem Derneği’nden biraz bahseder misiniz?

Dem Derneği toplumsal diyalogsuzluk hallerimize, sosyal girişimcilik anlayışı ile diyalog alanları oluşturan ve bu şekilde çözüm üretmeye çalışan genç bir sivil toplum örgütü. Ele aldığımız ilk diyalogsuzluk hali duyan toplum ile sağır toplum arasındaki diyalogsuzluk. Hedefimiz iç içe yaşayan ancak iletişimde farklı diller kullanan iki toplum arasında dil algısının ve bunun beraberinde getirdiği dil ve kültür farkındalığının olduğu diyalog alanları yaratmak.

Peki bu bağlamda işitme engellilerin hayatını kolaylaştırmak adına neler yapıyorsunuz?

Türk İşaret Dili (TİD) dersleri veriyoruz. Bu dersler hem bu diyalog için ilk adım, hem de bir tanışma anı Dem’de. Bu yıl Akbatı işbirliğinde düzenlenen Aşkını Başka Dilde Anlat ise iki toplumun beraber çalışabildiğini gösteren, duyan toplumun sağır topluma yönelik kanıksanmış acıma duygusunu yıkan bir tanışma anı yaratıyor. Bir de Dem’in asıl ses getirmesinin önünü açan ve Türkiye’de sosyal girişimcilik alanında örnek gösterilebilecekdemgoodcoffee var.

‘BİR KAHVE DÜKKÂNININ ÖTESİNDE’

Demgoodcoffee’nin misyonu nedir?

Demgoodcoffee kahve aracılığıyla iki toplum arasında keyifli bir tanışıklık hali sağlamaya çalışıyor. Bunu günlük hayatın akışının içerisinde göstermek önemli çünkü öyle bir toplum hayal ediyoruz. İyi kahve ve kahve dükkânı da günlük hayatın tam ortasında yer alan çok eski bir diyalog alanı. Aynı zamanda çalışanlar ve sağırlar için örgütlenme ve üretme için doğal bir merkez. Bu nedenle bir kahve dükkânının ötesiyiz diyoruz kendimiz için.

Yeni şubeler de planlıyoruz. Ne kadar çok dükkân, o kadar çok sağır istihdamı ve o kadar farklı insan ile diyalog alanı yaratma ihtimali demek. İş merkezleri, AVM gibi güvenli alanlarda büyüme stratejimiz var. 2017 içerisinde bununla ilgili adımlar atmayı umut ediyoruz.

  •  müşterilerinden nasıl tepkiler alıyorsunuz?

İki farklı dilin, iki farklı kültürün ve bu sebeple iki farklı algının bir arada çalışması, özellikle büyümeyi hedefleyen bir başlangıç hikâyesinde oldukça yavaşlatıcı ve zor. Ancak farklı algıların beslediği diyalogların ortaya çıkması sivil topluma ve misyonumuza tam oturuyor. Müşteriler özellikle ilk defa TİD ile iletişim kuran biri ile tanıştığında çekinebiliyor. Ancak sonrasında istediğimiz gibi bu iki dilli dünyaya uyum sağlıyor. En azından sağlamaya çalışıyor.

‘EN ZORU DİLLERİ OLDUĞU HALDE ANLAŞILAMAMAK’

Sağır olmak nasıl bir duygudur sizce? Birlikteçalıştığınız engellilerle ilgili ne tür gözlemleriniz var?

Tam empati yapamam tabii ki. Ancak bir dil ve beraberinde algı farkı olduğu için iletişebilmek ve düşünceyi kendi düşündüğü gibi aktarabilmek en zorlayıcı şey. Dilleri olduğu halde anlaşılamamak en zorlayıcı olanı... Bilgiye erişim noksanlığı da en rahatsız edici şeylerden biri.

Engellilerin hayata katılımlarıyla ilgili yapılması gereken pekçok şey var elbette. Sizce işitme engellilerle ilgili atılması gereken en önemli adım nedir?

TİD’in de farklı bir dil olduğunun benimsenmesi ve sonrasında özellikle anadili TİD olan ve bunu kullanan sağırlara toplumda yer edinebilmeleri için her türlü bilgiye (günlük hayattan, eğitim sistemine) erişim haklarının tanınması olur.

Peki sizce topluma bu konuyla ilgili verilmesi gereken mesaj nedir? Sizce insanlar kendileriyle ilgili neyi değiştirmeli?

İşitme engelli yerine kendini “sağır” olarak tanımlayan toplumla ve bunun nedenselliği ile tanışın. Söyleminizi değiştirin. Çünkü sağır olmak bir gerçeklik ve bunu kaba olarak algımıza yerleştiren şey, duyan toplumun kullandığı Türkçe ve ilgili söylemler. Bunları kullanmaya çalışın derim. İlk adım bu olmalı.

Engellilerle ilgili pekçok projeniz var. Akbatı’nın ev sahipliğinde Sevgililer Günü için hazırladığınız proje de bunlardan biri. Sizce bu tür projeler engellilere ve engelli olmayan bireylere ne tür katkılar sunuyor?

Aşkını Başka Dilde Anlat iki toplumun bir arada iki dil ile çalıştığı bir ortam. Hem sağırlara hem de bu dili bilenlere kısa da olsa bir istihdam alanı yaratıyor. Ayrıca gelen misafirlerin belki de ilk kez sağırlarla dil algısı ile tanışmasını ve potansiyel diyalog ortamı oluşturmasını sağlıyor. Tanışmak empati kurabilmenin ve söylem değiştirebilmenin önemli bir adımıdır. Aşkını Başka Dilde Anlat bunu sağlıyor aslında. 

Bu tür projelere destek vermek isteyen kurumlara deneyimlerinizden yola çıkarak önerilerde bulunmak ister misiniz?

Çalıştığımız alanda söylem değişikliğinin ve sürdürülebilirliğin çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bu sebeple gelir modeli olan ve sürdürülebilirliğe katkı sağlayan ve bunun için çabalayan projelere destek verin. Günübirlik tanıtım amaçlı ve sosyal etkisi kısa veya uzun vadede ölçümlenemeyen projelerden uzak durun derim.

Yorumlar