TÜSİAD Başkanı Yılmaz: Kutuplaşmayı kaldırıp diyalog yollarını açmak zorundayız
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, 30 Mart yerel seçimlerinden önceki sürecin kutuplaştırıcı siyaset, sert siyasi çatışmalar, yolsuzluk ve devlet içindeki çeteleşme iddiaları ile geçtiğini hatırlattı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, 30 Mart yerel
seçimlerinden önceki sürecin kutuplaştırıcı siyaset, sert siyasi
çatışmalar, yolsuzluk ve devlet içindeki çeteleşme iddiaları ile
geçtiğini hatırlattı. Yılmaz, kutuplaşmayı kaldırıp, diyalog
yollarını açarak Türkiye'nin enerjisini kalkınmaya, demokrasiyi
derinleştirmeye harcamak zorunda olduğumuzu vurguladı.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Ankara'da toplandı. Toplantıya
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz ve yönetim kurulu
üyeleri katıldı. Toplantıda ilk konuşmayı TÜSİAD Yüksek İstişare
Konseyi Başkanı Erkut Yüceoğlu yaptı.
Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz,
"Önümüzdeki dönem de böyle geçirilmesi durumunda, demokrasinin
gelişmesi için toplumun mecali kalmayacak. Türkiye gelişmiş ülke
seviyesine ulaşmak istiyorsa, yani refahı artmış, huzurlu ve mutlu
bir toplum olmak istiyorsa, gelişmiş bir demokrasiye de sahip olmak
zorunda." uyarısında bulundu. Yönetim üslubunu ve demokrasiye
verilen değeri tartışmak için en uygun zamandan geçildiğine dikkat
çeken Yılmaz, "Hepimiz özgür bireylerin yaşadığı Türkiye’yi
yaratmak için çalışmıyor muyuz? Bu hedefe, eksik demokrasi ile
yeterince katma değer yaramayan ekonomi ile kutuplaşmış bir
toplumla ulaşabilir miyiz? Uzun zamandır yalın bir mesaj vermeye
çalışıyoruz: Türkiye gelişmiş ülke seviyesine ulaşmak istiyorsa,
yani refahı artmış, huzurlu ve mutlu bir toplum olmak istiyorsa,
gelişmiş bir demokrasiye de sahip olmak zorunda. Dünyanın en
gelişmiş 25 ülkesi, en gelişmiş demokrasilerdir. Standartlarda
demokrasinin temelini iyi yetişmiş, özgür bireylerin oluşturacağına
hepimiz inanıyoruz." ifadelerini kullandı.
"AZINLIĞIN HAKLARI KORUNMALI"
Azınlığın haklarını koruyan bir yönetim anlayışı isteyen Yılmaz, bu
yönetim anlayışının, kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, idari
tasarrufların denetime açık olması ve şeffaflık gibi bazı
kriterlerle zenginleştirilmesi gerektiğini vurguladı.
"DEMOKRATİK STANDARTLARI SAĞLAYACAK GÜÇLÜ YAPIYI HERKES
KURMALI"
Yılmaz, çoğulcu ve katılımcı bir demokrasinin yüzyılın gerektirdiği
seviyeye ulaştırılabileceğini ifade ederek, şöyle konuştu: "Bu
beklentileri paylaşmayan bir siyasetçi, bir siyasi parti var mı?
Bence yoktur? Bir aydın, bir kurum? Bence yoktur. Peki, temel
alanlarda neden ayrı düşüyoruz. Bu demokratik standartları
sağlayacak kurumsal yapıları güçlü ve itibarlı kılmak hepimizin
görevi değil mi? Peki niye yan yana değil de karşı karşıya
bakıyoruz.
‘DEMOKRASİDE SÜREKLİLİĞİ KURUMLAR SAĞLAR’
Demokraside sürekliliği kurumlar sağlar, demokrasinin kurumlarını
korumak esastır. Ve bu ülkeyi yönetenlerin de ve vatandaşların da
öncelikli sorumluluğudur. Hiç birimiz bu sorumluğu ihmal edemeyiz.
Demokrasinin temelinde hukuk ve hukuk devleti var. Hukuk bir arada
yaşama sözleşmemizdir. Ortak, kurallarımız ve yasalarımızdır. Bu,
bireyleri tek tek bağlar. Birbirimize bağlanmamız ve vazgeçilmez
olmamız için de vazgeçilmezdir.
‘HUKUK DEVLETİNE SIMSIKI SARILMALIYIZ’
Tam da bu yüzden hukuka ve hukuk devletine sımsıkı sarılmalı ve
onun hasar görmesine örselenmesine izin verememeliyiz. Hukuk
devleti ile yargının bağımsız ve tarafsızlığı da ayrılmaz bir
bütündür. Yargı kurumu topumun güvenliğine çalışması mutlak
şarttır. Gelişmiş demokrasiler demokratik kurumları ve ilkeleri
geliştirmek, bireysel hak ve özgürlükleri geliştirmek, garanti
altına almak için yoğun çaba sarf ediyorlar. Yerel yönetimler de
desteklemenin yollarını arıyorlar. Siyasi ahlakı yaygınlaştırmayı
yolsuzluklarla mücadeleyi benimseyerek benimseterek sağlıyorlar.
Bunlardan herhangi birini yok sayarak, sağlıklı bir demokrasi
kurabilir miyiz?"
"BÜYÜMEDEKİ DÜŞÜŞTE SİYASİ NEDENLER DE VAR"
Siyaset ve ekonominin aynı gerçekliğin iki farklı yüzü olduğunu
ifade eden Yılmaz, düzgün işleyen piyasa ekonomileri ile başarılı
ekonomilerin iç içe geçtiğine dikkat çekti. Yılmaz, "Türkiye neden
yakın geçmişindeki yüzde 5 bandından 2,4 bandına indi? Neden bir
süre daha orada kalacağının cevabını da içinde barındırıyor?
Elbette büyümedeki sert düşüşün, azalan iç dış şarta bağlı olarak,
teknik nedenleri de vardır. Cari işlemler problemi, finansman
problemimiz de vardır. Tasarruf oranlarımız da bu düzeyde kaldığı
sürece bu sorun devam edecek. Ancak bunun ötesinde, siyasi
gelişmelere bağlı nedenler de var. 4-5 yıl önce dünyada
demokratikleşme, makro motivasyonu, AB’ye uyum konusunda örnek
gösterilen Türkiye bugün geride kalmış gibi hissediliyor. Son
yıllarda demokratikleşme iradesinde eksilik hissedilmekte.
Demokratikleşme paketleri ya geç ya eksik hissedilmektedir. Bunun
ekonomideki etkileri de hissedilmemekte, yani aslında, yavaş
demokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş olur." diye
konuştu.
"DÜNYADAKİ GELİŞMELER KARŞISINDA HIZLI TEDBİRLER ALAMALIYIZ"
Hukuk devleti denildiğinde siyasetin konuşulmadığını, ekonominin en
temel dinamiklerinden birinin konuşulduğuna vurgu yapan Muharrem
Yılmaz, bir diğer nedenin de ekonomide reform eksikliği olduğunu
belirtti. Yılmaz şunları kaydetti: "Kalıcı yüksek büyümeyi
sağlayacak olan, mikro ajandamıza bir türlü odaklanamıyoruz.
Başlatılan reformlar yarım kalıyor ya da uygulamada aksaklıklar
çıkıyor. Piyasaların adil ve şeffaf çalışmasını sağlayacak olan
bağımsız ve adil kurumlar da etkilerini yitiriyorlar. İş dünyası
olarak dünyadaki gelişmeler karşısında hızlı tedbirler almamız
gerektiğine inanıyoruz. Küresel yapılanmanın geciktiği, yeni bir
zemin oluşturulamadığı bir dönemde, teknolojik gelişme ve yüksek
katma değerlerin mal üretme konusunda, mesafe kapatmak üzere
geçirirsek, reformlarımızı yapmakta gecikirsek, büyük fırsatları
kaçıracağımızı endişesini taşıyoruz. Büyümenin temel motoru olan
imalat sanayinin milli gelirdeki payının 10 yılda yüzde 25’ten
yüzde 15’e gerilemesi büyümemizin sürdürülebilirliği ile ilgili
ciddi alarm sinyali olduğunu düşünüyoruz."
"TOPLUMUN REFAHI KÜRESEL EKONOMİ İLE ENTEGRE OLMAKTAN GEÇER"
Muharrem Yılmaz, toplumun refahının ancak küresel ekonomi ile
entegre olmaktan geçtiğine işaret etti. AB ile ilişkilerin,
transatlantik yatırım ortaklığına katılımın öneminin altını çizen
Yılmaz, ayrıca gelecek yıl G20 zirvesine Türkiye’nin ev sahipliği
yapmasının da önemli olduğuna dile getirdi.
Yılmaz, şöyle devam etti: "İmkanlarını doğru değerlendirebilen,
coğrafi konumu bir ekonomik rekabet alanı olarak değerlendirebilen,
dünya ile ilişkilerini yapıcı bir şekilde devam ettiren bir
Türkiye’nin dünyaya katkı sağlayacağına inanıyoruz. Demokrasisi
oturmuş, çevresi ile ilişkileri gelişmiş Türkiye’ye, laik,
ekonomisi değer üreten bir Türkiye’ye dünyanın ihtiyacı olduğuna
inanıyoruz.
‘ENERJİMİZİ KALKINMAYA VE DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMEYE
HARCAMALIYIZ’
Kutuplaşmayı kaldırıp, diyalog yollarını açarak enerjimizi
kalkınmaya, demokrasimizi derinleştirmek zorundayız. Neredeyse tüm
partilerin üzerinde mutabık olduğu seçim barajının düşürülmesi
konusunun demokrasimizin güçlendirilmesi ve toplumsal uzlaşmaya
katkı sağlayacağını düşünüyorum. Önümüzdeki iki seçimin ardından,
kalacak 4 yılda dört yılın reformların hayata geçirilmesi ve AB ile
uyumun kararlı bir şekilde, ilerletilmesi açısından önemli bir
fırsat oluşturduğunu da düşünüyoruz.
‘ÇÖZÜM SÜRECİNİN SONUCA ULAŞTIRILMASINI UMUYORUM’
Çözüm sürecinin sonuncuna ulaştırılacağını temenni ediyorum.
TÜSİAD, siyasi reform alanlarının hemen hepsinde görev almış bir
kurum. Bundan sonra da yapıcı eleştiri, öneri ve çalışmalarını
ülkemizin yararı için devam edecek."
CİHAN
Yorumlar