"Paralar himmete değil, millete gidecek"

- Albaraka Türk Genel Müdürü Yahşi: - "FETÖ'ye daha önce farklı sebeplerle bir şekilde gitmiş olan ve milyarlarca dolar olduğu ifade edilenparalar, artık insanımız tarafından bu ülkede değerlendirilerek ülkenin, milletin refahı için kullanılacaktır. Yani kaynaklar, paralar himmete değil, millete gidecek" - "Banka bilançosunun büyümesinin yolu sermaye artırılmasından geçiyor. Sektörde yeni girişlere ihtiyaç var. Mevcut 5 katılım bankası, bizi yüzde 15 pazar payına taşıyamaz" - "BES'te otomatik katılım uygulaması, katılım bankacılığının büyümesine katkı sunacaktır" - "Kredi verme kapasitesinin artırılmasının yollarından biri sermaye yeterlilik rasyosunu düzeltmekten geçiyor"

Google Haberlere Abone ol
"Paralar himmete değil, millete gidecek"

İSTANBUL (AA) - MURAT BİRİNCİ - Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) daha önce farklı sebeplerle giden ve milyarlarca dolar olduğu ifade edilen paraların artık bu ülkede değerlendirileceğini, ülkenin ve milletin refahı için kullanılacağını belirterek, "Yani kaynaklar, paralar himmete değil, millete gidecek." dedi.

Fahrettin Yahşi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küresel finansal krizin etkilerinin hala devam ettiğini, özellikle Avrupa ekonomisinin toparlanamamış olması ve ABD'nin faiz artırımına yönelik yaklaşımının bütün dünya ülkelerini etkilediğini söyledi.

2016'da dünya genelinde jeopolitik risklerin en üst seviyeye çıktığını, bu yıl ABD'den Çin'e, Avrupa'dan Japonya'ya kadar her ülkenin kendine özgü jeopolitik riskleri bulunduğunu belirten Yahşi, böyle bir yılda ekonomik büyümeye de yansımalar olduğunu söyledi.

Yahşi, Türkiye açısından bakıldığında, ülkenin kendine özgü bir problem yaşadığını ifade ederek, şu görüşleri dile getirdi:

"15 Temmuz darbe girişimi bunlardan biri... Bu darbe girişimi, Türkiye'de devleti ele geçirmeye yönelik çok tehlikeli büyük bir yapının ortaya çıkarılması için bir imkanı da beraberinde getirdi. Darbe girişiminin başarısız olmasıyla birlikte bu yapının (FETÖ) yok edilmesi ve ortadan kaldırılmasına imkan sağlandı. Ekonomi tarafında da bu yapıyı detaylı bir şekilde tartışmak lazım. Büyük miktarlarda himmet adı altında para toplanıyor ve bu paralar yurt dışına gidiyor, Türkiye'de kullanılmıyor. Bu paralar şirketlerden ve şahıslardan toplanıyor. Artık bu paralar şirketlerin ve şahısların cebinde kalacak. Kendi ekonomik ve ticari faaliyetlerinin finansmanında kullanılacak.

Himmet tutarının ne kadar olduğu konusunda bir şey söylersem yanlış olur. Milyar dolarlardan bahsediliyor ama tam bir rakam veremem, manipülatif olur. FETÖ'ye daha önceleri farklı sebeplerle bir şekilde gitmiş olan ve milyarlarca dolar olduğu ifade edilen bu paralar, artık insanımız tarafından bu ülkede değerlendirileceği için ülkenin, milletin refahı adına kullanılacaktır. Yani kaynaklar, paralar himmete değil, millete gidecektir."

Yahşi, bütün bu olumsuz gelişmeler nedeniyle ekonomide bu yılın ikinci yarısında beklentilerin uzağında kalınsa bile 2017'nin, ekonominin rayına girdiği, yabancı sermaye akışının devam ettiği bir yıl olacağına inandığını söyledi.


- "Sektörümüzde yeni girişlere ihtiyaç var"


Yahşi, katılım bankacılığının sektördeki payının artırılması gerektiğini, 2025 yılında yüzde 15 olması gibi bir hedefleri bulunduğunu ve bunun iddialı bir hedef olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Toplama bakıldığında mevcut yüzde 5’lik pay küçük gibi görülebilir. Büyümenin temel motoru sermaye... Bu alana ne kadar çok kaynak tahsis ederseniz o kadar büyüme imkanı elde edersiniz. Banka bilançosunun büyümesinin yolu sermayelerin artırılmasından geçiyor. Sadece elde edilen kârlarla bu rakamlara ulaşılamaz. Sektörümüzde yeni girişlere ihtiyaç var. Mevcut 5 katılım bankası, bizi yüzde 15 pazar payına taşıyamaz.

İçeriden ya da dışarından yeni girişler gerekiyor. Şu anda 2'si kamu, 3'ü yabancı sermayeli olmak üzere 5 katılım bankamız var. Yeni girişlerin yurt dışından olmasının ilave avantajı olabilir. Şöyle ki; bu kurumlar sermaye sahibi ülke ile ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynayabiliyor. Yabancı sermayenin Türkiye'ye gelmesine aracılık edebiliyor. Katılım bankacılığının payının artırılmasında sektöre kamu sermayeli katılım bankalarının girmiş olması da çok önemli. Mevcut kamu sermayeli katılım bankaları şube açmayı sürdürüyor. Katılım bankalarının sektör payının artırılmasına ciddi katkı sağlayacaklardır."

Yahşi, önceden kamu mevduatının kamu bankalarında toplandığını, şimdi ise bu kaynaklara kamu katılım bankalarının da ulaşabileceğini ve bu durumun katılım sektörüne ekstra kaynak olacağını söyledi.


- "BES'te otomatik katılım sektörün büyümesine katkı sunacak"


Fahrettin Yahşi, Bireysel Emeklilik Sisteminde (BES) otomatik katılım uygulamasının tasarrufların artırılması anlamında çok önemli olduğunu ifade ederek, "Katılım emeklilik gibi faizsiz esaslarla çalışan emeklilik şirketlerine ciddi pay geleceğini düşünüyorum. Burada toplanan kaynakların katılım bankalarıyla mutlaka bir ilişkisi kurulacaktır. Bu durum da katılım bankacılığı sektörünün büyümesine katkı sunacaktır." diye konuştu.

Sektörün payının artırılması için katılım bankacılığının temel fon kullandırma alanlarından bir tanesi olan muşaraka (kar-zarar ortaklığı) projelerinin canlandırılması ve bu ürünlerin işlevsel hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Yahşi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) bu konuda katılım bankaları ile çalıştığını anlattı.

Yahşi, "Bu alanda teşvik edici unsurlar ortaya çıkarsa katılım bankaları bu ürüne daha fazla ilgi gösterecektir. Özellikle yatırım yapılacak alanların hem çeşitliliğini artıracak hem de kaynağı olmayıp fikri olanların da bir anlamda risk sermayesi benzeri oluşumlarına katkı vermek imkan dahilinde olacaktır." diye konuştu.


- "Sektör kredi verme sınırına geldi"


Albaraka Genel Müdürü Yahşi, bankaların kredi verme imkanlarının artırılması konusundaki sermaye yeterlilik rasyosu ve içeriği tartışmalarına ilişkin bir soru üzerine de, sermaye yeterlilik oranının Basel 3 çerçevesinde kabul edildiğini hatırlattı.

Yahşi, Basel'in uluslararası bir sistem olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:

"Bunu kabul etmezseniz ya sistem dışına itilirsiniz ya da borçlanma maliyetiniz artar. Sonuçta Basel bir komite. Bunlar bazı kararları tartışıyor ve kararlar alıyor. Komitenin kararlarına ciddi düzeyde müdahil olmak ve katkı sağlamak gerekir. Özellikle risk ağırlığının belirlenmesinde bazı alanlarda yeni düzenleme kaçınılmaz görünüyor. Sektör kredi verme sınırına geldi. Bu ülkenin sorunudur. Bunu aşmanın bir yolu, tarafların bir araya gelip fikir üretmeleri ve iyileştirme noktasında tartışmalarıdır.

Dolayısıyla kredi verme kapasitesinin artırılmasının yollarından biri sermaye yeterlilik rasyosunu düzeltmekten geçiyor. Yeni sermaye girişi zor olduğuna göre şöyle bir kolaycılığa kaçamayız; sermaye yeterlilik rasyonuz düştü, sermaye artırın. Bu öyle kolay değil. Patronların nakit sermaye koymaları ya da bankaların sermaye benzeri kredi almaları sınırlı. Dolayısıyla çözümü biraz da başka yerlerde aramak lazım. Bu rasyonun bizatihi kendisi ile ilgili olabilir ya da rasyoyu oluşturan kalemler üzerinde iyileştirme yapmak şeklinde olabilir."


Yorumlar