Muharrem Yılmaz: Türkiye reformcu özelliğini yitirdi
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’nin reformcu özelliğini yitirdiğini söyledi.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’nin reformcu özelliğini
yitirdiğini söyledi. Dünyada geçici ekonomik başarılar sağlamış
bulunduğuna dikkat çeken Yılmaz, "Benim de kafam karışıyor. Biz de
çok başarılı bir ekonomik performansla gelirken, çok önemli
reformlar yapmışken, bir den bu reform irademizi yitirdik, reformcu
özelliğimizi yitirdik, reformlar yavaşladı ve o noktadan itibaren
'acaba mı' sorusunu sorduracak gelişmeler başladı Türkiye'de."
dedi.
Bursa Valiliği ile Capital ve Ekonomist dergileri işbirliğiyle
üçüncüsü düzenlenen ‘Uludağ Ekonomi Zirvesi’, ikinci gününün ilk
oturumunda "Türkiye Senaryoları; Vizyonerlerin Ajandası" oturumu
ile devam etti.
Oturumda konuşan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, bu günün koşulları
devam ederse 2050 yılında bu günkü dünyadan 2,5 taneye daha ihtiyaç
olduğunu ifade etti. Artacak nüfusun büyük bir bölümünün Türkiye'de
yaşayacağını, hem yaşlı nüfusun azalacağını, hem de bağımlı nüfus
denilen çocuk ve gençlerin azalacağını vurgulayan Yılmaz, mevcut
insan kaynaklarının niteliğinin artırılmasının önemine değindi.
"21. yüzyılın en önemli özelliklerinden birisi bu nüfusun giderek
artan şekilde kentlerde yaşayacak olması" diyen Yılmaz, şöyle
konuştu: "Dünya Bankası verilerine göre 2050'de nüfusun yüzde 80'i
kentlerde yaşayacak. Türkiye yüzde 75 seviyesine ulaşmış durumda.
Türkiye'nin hızlı şehirleşmeye devam edeceğini öngörmemiz lazım.
Ekonomiyi geliştirme çabaları sadece artık şehirleşme boyutu
düşünülmeden ele alınamayacak. Kentsel gelişmeler önemli ölçüde
ekonomik dönüşümü yönlendirecek. Önümüzdeki yıllar aslında
şehirlerin merkeze alındığı iktisadi sosyal politikaların
gelişeceği bir dönemi işaret etmekte."
Kaynakların çok verimli kullanılması gerektiğinin altını çizen
Yılmaz, "İnsanlarımızı iyi eğitecek bir fırsat penceremiz var.
Kentlerin gelişmede önemli bir yeri olacak. Kentleşmenin öncü
ülkelerinden biriyiz. Dünyanın kaynaklarını da doğru kullanmayı
becerebilirsek, sürdürülebilirliğin en temel ilkesini yerine
getirmiş olacağız. Bunu yapabilmek için insan kaynağımızın inovatif
kapasitesine ihtiyacımız var." diye konuştu.
"MİLLİ EĞİTİMDE 5 BAKAN, 5 AYRI POLİTİKA UYGULAMAYA ÇALIŞIYOR"
Türkiye'nin bu anlamda yeterli aşamayı uzun yıllardır
kaydedemediğini dile getiren Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani önemli istikrar döneminde sadece milli eğitimde 5 ayrı bakan
değişti, her biri ayrı politika uygulamaya her biri gayret ediyor.
Ama bu alanın büyük bir zaaf olarak ele alınması gerektiğini ve
buradaki kayıpları hızlıca telafi ederek Türkiye'nin bu fırsat
penceresini değerlendirebileceği beşeri sermayesine hızlı bir
yatırıma girişmesi gerektiğini düşünüyorum. Ülkemizin ekonomik
büyümesine paralel olarak emisyonlar artacak, enerji talebi
artacak, teşvik politikalarının çok önemli olduğuna inanıyoruz.
Enerji verimliliği konusundaki inovasyonları desteklemenin çok
önemli olacağını kaydetmek isterim. Türkiye'nin sosyal dengesini
koruyabilmesi için yüzde 5, 6 büyümeyi devam ettirmesi gerekir. Bu
da enerji demektir. Doğal kaynak demektir. Türkiye'nin bu büyümeyi
sürdürecek bir sürdürülebilirlik bilinci ile önce beşeri sermayeyi
odağa alan ama tüm kaynakları verimli kullanmayı destekleyecek bir
süreci hızlandırması lazım."
DEMOKRASİ VURGUSU
Türkiye'de önemli reformlar yapıldığına dikkat çeken Yılmaz,
bunların Türkiye'nin itibarını her geçen gün arttığını kaydetti. AB
süreci perspektifinin de zorlu değişik reform, değişim
programlarının hayata geçirilmesi için önemli bir katalizör görevi
gördüğünü vurguladı.
"Bizim vizyonumuz bireyin kendisini en iyi geliştireceği bir ortamı
oluşturmak" diyen Yılmaz, demokrasinin önemine dikkat çekti.
Yılmaz, şu uyarılarda bulundu: "Bu ortamın adı ne demokrasi,
katılımcı demokrasi. Kararlara katılarak, kendisiyle ilgili
kararlara katılarak, demokrasiyi içselleştirerek, kendisini
geliştirecek fırsatları kendisi için hazırlaması. Bunun ekonomideki
izdüşümü de liberal ekonomi. Rekabet piyasasının çalıştığı, liberal
ekonomik düzen. Demek ki bunlar birbirinden ayrılamayacak iki
kavram. Elde edeceğimiz piyasa ekonomisinin iyi çalışması ile elde
edebileceğimizi kazanımları sürdürebilmenin tek yolu da demokratik
standartlarınızı paralel şekilde geliştirmek."
"BENİM DE KAFAM KARIŞTI"
Dünyada geçici ekonomik başarılar sağlamış ülkeler görüldüğünü
ifade eden Yılmaz, "Benim de kafam karışıyor. Biz de çok başarılı
bir ekonomik performansla gelirken, çok önemli reformlar yapmışken,
birden bu reform irademizi yitirdik, reformcu özelliğimizi
yitirdik, reformlar yavaşladı ve o noktadan itibaren 'acaba mı'
sorusunu sorduracak gelişmeler başladı Türkiye'de. Yani o elde
ettiğimiz ekonomik başarıyı sürdürmek için, demokrasimizin
standartlarını da yükseltemeyecek miydik? Yada yükselttiğimiz
yerden geri düşme tehlikesi mi var. Kısa vadeyi güvenilir bir
şekilde geçmemiz gerekir dememin sebebi buydu. Liberal ekonominin
ve demokrasinin olgunlaşması ve kurumsallaşması, bir yaşam biçimi
halini alması, şu veya bu gelişmelerin ardından, onu kendiliğinden
takip edecek bir süreç değildir. 21. yüzyıl insanın hak ettiği
yaşam biçiminin bu olduğunu düşünenlerin istek ve iradelerini
ortaya koymalarını ve bunun için kesintisiz çaba göstermelerini
gerektirir." şeklinde konuştu. CİHAN
Yorumlar