GRAFİKLİ - ANALİZ - AB için kritik hafta başladı
- Bu hafta Avrupa Merkez Bankasına ilişkin dava, İngiltere'deki AB referandumu ve İspanya'daki erken genel seçimler, AB'nin geleceği ve istikrarı açısından kritik önem taşıyor - İstikrarı sarsacak riskler arasında referandum öne çıkarken, referandumdan İngiltere'nin AB’de kalması yönünde karar çıkması halinde diğer iki riskin arka planda kalacağı düşünülüyor
FRANKFURT (AA) - ABDULSELAM DURDAK - Uzun süre siyasi istikrarı Yunanistan'ın sarstığı Avrupa Birliği'nde (AB), bu hafta gerçekleşecek 3 önemli gelişme yine AB'nin geleceği konusunda kritik role sahip olacak.
AB, bu hafta salı gününden başlamak üzere 6 günlük bir risk sarmalına giriyor. Avrupa Merkez Bankasının (ECB) Doğrudan Parasal İşlemler (OMT) programıyla ilgili yargılamaya ilişkin duruşma 21 Haziran'da Almanya’da görülecek. 23 Haziran'da İngiltere'nin AB’den ayrılmasına (Brexit) ilişkin referandum yapılacak ve 26 Haziran'da da İspanya'da genel seçimler yenilenecek.
Söz konusu riskler arasında en önemlisi "Brexit" olarak öne
çıkarken ECB yargılaması ve İspanya'daki seçimler de AB için hem
ekonomik hem de siyasi risk olarak görülüyor.
Referandumda İngiltere'nin AB’de kalması yönünde karar çıkması halinde diğer iki riskin arka planda kalacağı düşünülürken ayrılma kararı çıkması durumunda ise bu risklerin etkisinin daha fazla hissedilebileceği tahmin ediliyor.
- ECB’nin OMT programı
Avrupa Merkez Bankasının (ECB) 2012'de duyurduğu OMT programıyla ilgili Almanya Anayasa Mahkemesi'nde görülen dava, Almanya’nın ve piyasaların gündemini meşgul ediyor.
Baden-Württemberg eyaletine bağlı Kalsruhe kentindeki Almanya
Federal Anayasa Mahkemesi'nde görülen davada, ECB'nin 6 Eylül
2012’de, bölgedeki krize tedbir amacıyla açıkladığı ve Avro Bölgesi
ülkelerinden sınırsız devlet tahvili almasına imkan tanıyan OMT
programının, ECB’nin yetkisi dahilinde olup olmadığı ve AB ile
Almanya hukukuna uygunluğu değerlendiriliyor.
Uzmanlar, bu durumun çok büyük bir risk teşkil etmeyeceğini ve
mahkemenin muhalif taraf olan Almanya Merkez Bankası (Bundesbank)
için muhtemel OMT programlarına katılım konusunda bazı kısıtlamalar
getirmekle birlikte ECB'nin lehine bir karar vereceğini
düşünüyor.
Mahkemede çok düşük ihtimalle de olsa ECB aleyhine bir karar çıkması durumunda ise Bankanın hareket alanının kısıtlanacağı, bölge ekonomisinin ve dinamiklerinin bu durumdan etkileneceği belirtiliyor.
- İngiltere'nin AB referandumu
Piyasaları geçen yılın kasım ayından bu yana meşgul eden "Brexit" konusu ise bu haftanın en önemli riski olarak öne çıkıyor. İngiliz halkı, ülkelerinin AB'den çıkıp çıkmamasına yönelik 23 Haziran'da yapılacak referandumda sandık başına giderek karar verecek.
İngiltere'nin AB'den ayrılmasının İngiliz ekonomisinin yanı sıra
AB ekonomisine de ciddi zararlar vereceği öngörülüyor.
Ancak AB'yi endişelendiren yalnızca ekonomik etkiler değil, zira
AB için oluşacak siyasi sonuçlar ekonomik sonuçlardan daha önemli
olabilir. İngiltere'nin AB'den ayrılmasıyla ilgili referandumun,
domino etkisi yaparak diğer ülkelerde de yayılabileceği ve AB'nin
istikrarının sarsılabileceği belirtiliyor.
Son olarak Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, Alman
basınına verdiği demeçte, İngiltere'deki referandumdan AB'den
ayrılma kararı çıkması durumunda diğer AB ülkelerinde de benzer
referandumların yapılabileceğini vurguladı.
Öte yandan referandumda İngiltere'nin AB'den ayrılması yönünde
bir sonuç çıkması halinde, AB'nin temel anlaşmasının 50. maddesi
uygulanacak. Söz konusu maddeye göre, İngiltere'nin AB'den çıkış
koşullarının müzakere edileceği 2 yıllık bir süreç
başlayacak.
Bu sürecin sonunda eğer bir anlaşmaya varılmazsa ayrılık otomatik olarak gerçekleşecek. Diğer 27 üye ülke görüş birliği sağlamadıkça bir erteleme de olmayacak. Böylece ortak pazara erişim ortadan kalkarken İngiltere'nin 53 ülke ile devam eden ticaret anlaşmaları da sona erecek.
- İspanya'daki erken genel seçimler
İspanya’da gerçekleştirilecek seçimler de AB'de risk oluşturabilecek konular arasında sayılıyor.
İspanya'da 20 Aralık 2015'te yapılan genel seçimlerin ardından hiçbir siyasi partinin tek başına iktidara gelecek çoğunluğu elde edememesi ve siyasi liderler arasında yürütülen müzakerelerden anlaşma çıkmaması sonrasında erken seçim kararı alınmıştı.
Diktatör Francisco Franco'nun ölümünün (1975) ardından 1978'de
kabul edilen İspanya Anayasası sonrasında günümüze kadar uzanan
ülke demokrasi tarihinde ilk defa hükümet kurulamadığından erken
genel seçime gidilecek olmasıyla ülke siyasi bir kriz
yaşıyor.
Kamuoyu yoklamaları, 26 Haziran'da tekrarlanacak seçimlerde
mevcut çıkmazın devam edeceğini gösteriyor. Bazı anketlerde, önceki
oylamaya kıyasla aşırı solun daha fazla koltuk kazanabileceği de
belirtiliyor.
Seçimler sonucunda kurulacak hükümete ilişkin belirsizliklerin ve iş başına geçecek hükümetin reformlara ve kemer sıkma politikalarına karşı alacağı olumsuz tavrın da AB’nin siyasi istikrarını tehlikeye atabileceği düşünülüyor.
Yorumlar