‘Asya’dan gelen veriler durgunluk habercisi’

Çin ve Japonya’nın ekonomi verileri yatırımcıyı tatmin etmedi. ALB Menkul Değerler Analisti Cem Gönen’e göre bu ülkelerden gelen veriler, durgunluğun habercisi.

Google Haberlere Abone ol
‘Asya’dan gelen veriler durgunluk habercisi’

Çin ve Japonya’nın ekonomi verileri yatırımcıyı tatmin etmedi. ALB Menkul Değerler Analisti Cem Gönen’e göre bu ülkelerden gelen veriler, durgunluğun habercisi.


Gönen, Çin’de büyüme, üretim ve ithalat-ihracat rakamlarının; Yuan’ın durumunun kaygılara neden olduğunu belirtirken; “Japonya da 15 senedir deflasyon ile savaşıyor. Ancak artık halkın fiyatların gerilemesine alışması Merkez Bankası’nın önünde yer alan en büyük engel. Japonya Merkez Bankası deflasyon ile savaşına asgari ücretleri artırarak önlem almaya çalışsa da halkın artık gerileyen fiyatlara alıştığı ifade edilebilir.” diyor.

Merkez Bankası rezerv oranlarına değinen Gönen, şöyle devam ediyor:


“ABD ve Avrupa ülke rezervlerinin ortalama yüzde 70’i altın. ABD’de bu oran yüzde 76,3, Almanya, Fransa ve İtalya’da ise yüzde 72. Asya ülkelerinde ise daha ayrı bir senaryo var şu an için. Çin ve Japonya’nın rezervlerinin ABD tahvillerine daha bağlı olduğu ortada. Çin 2013 sonunda 1,314 trilyon dolarlık ABD tahvil rezervini elinde bulunduruyor. Japonya’da ise bu rakamın 1,186 trilyon dolara dayandığı biliniyor. Şu an için 5,65 trilyon dolarlık ABD tahvili olduğunu varsayarsak ortalama yüzde 45’inin Japonya ve Çin’de bulunduğu ortaya çıkıyor.”

Cem Gönen, Çin’in altın rezervleri ile ilgili olarak da şunları kaydediyor:

“Çin’in şu an için dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olduğunu biliyoruz. Dünyada üretim ve tüketimin en fazla olduğu Çin piyasasının en büyük sorunu altın rezervlerinin az olması. Çin altın üretiminde senelik 413 ton üreterek dünya altın üretiminin yüzde 14,40’ını karşılarken, Çin rezervlerinin sadece yüzde 1,7’sinin altın olması ilerleyen senelerde altına olan talebin artmasını gösterebilir. Çin Merkez Bankası’nın altın rezervlerini ABD rezervlerine denk tutma temennisi ve Japonya ile Çin’de ekonomik durgunluğun, altında fiziksel talebe yönlendirmesi uzun vadede altın fiyatlarını etkileyebilir.

Bir diğer yandan endüstriyel üretimde önemli rolü bulunan bakır fiyatlarının 2011’de görülen sert gerileme sonrası toparladığını ancak bu durgunlukla beraber tekrardan 2011 dibe vurduğunu ve bu seviyelerin altında işlemlerine devam ettiğini müşahede ediyoruz. Bakırın en önemli yanının yüzde 100 oranda kullanılır olması olduğunu biliyoruz. Madenden çıkarılan her bakırın sanayide kullanılması ve taleplerin tekrardan sınırlı olması acaba Çin’de bir durgunluk mu geliyor sorusunu ön plana çıkartıyor. Çin’de durgunluğun, küresel piyasalardaki risk algısını fazlasıyla artırabileceğini unutmamalıyız.”

Çin’de ve Japonya’da muhtemel bir bunalımın dünyada da karşılığı olacağını anlatan Cem Gönen, “ABD tarafında ise tahvil alımının kademeli azaltılarak devam ettiğini ve sonbaharda bitirileceğini biliyoruz. ABD endeksleri ise tarihi zirveler yapmaya şu an için devam ediyor. Küresel piyasalardaki dolar bolluğu şu an için ABD endekslerine olan ilgiyi artırmaya devam ediyor. Ancak Japonya ve Çin tarafında yaşanabilecek bir krizin küresel piyasaların tamamını etkileyebileceğini varsayarsak dikkatli olunmalıdır.” ifadelerini kullanıyor.

ALB Menkul Değerler Analist, altın fiyatlarının dalgalanmasına Rusya, Ukrayna ve Kırım üçgeninin değil; Asya durgunluğunun neden olabileceğini vurguluyor. Gönen, sözlerini şöyle tamamlıyor:


“Japonya’da büyüme rakamlarının aşağı revize olması ve Çin tarafında üretim ve büyüme kaygıları altın fiyatlarında yukarı yönlü oynamaları artırıyor. Ayrıca altın üretiminde maliyetlerin ortalama 1.100 dolar olduğunu ve spot piyasada bu seviyelerde çift dip yaparak yukarı yönlü baskının arttığını gördük. Hedge fonların ve Asya merkez bankalarının altın rezervlerini artırmaya başlaması durumunda 1.450, 1.550 ve 1.640 seviyelerine tanık olunabilir. Asya’da bir bunalım, merkez bankalarında fiziksel duran varlık olan altın taleplerini artırabilir. Ayrıca tabii ki Rusya, Ukrayna ve Kırım riskinin içinde ABD, Avrupa ve Asya’nın katılabilmesi ihtimalini de unutmamalıyız.”


CİHAN

Yorumlar