Aksiyon İş Başkanı Öztürk: Kamuda taşeronlaşmanın önü açılıyor

Aksiyon İş Konfederasyonu Genel Başkanı Vedat Öztürk, torba tasarı ile mevcut İş Kanunu’ndaki 'asıl işin tamamının alt işverene verilemeyeceği' hükmünü kaldırıldığına dikkat çekerek, asıl işverenin işi bölüp farklı taşerona...

Google Haberlere Abone ol
Aksiyon İş Başkanı Öztürk: Kamuda taşeronlaşmanın önü açılıyor

Aksiyon İş Konfederasyonu Genel Başkanı Vedat Öztürk, torba tasarı ile mevcut İş Kanunu’ndaki 'asıl işin tamamının alt işverene verilemeyeceği' hükmünü kaldırıldığına dikkat çekerek, asıl işverenin işi bölüp farklı taşerona vermesinin önünün açıldığını söyledi.

Öztürk, 'İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı' hakkında yazılı açıklama yaptı. Öztürk, 'Torba Yasa' tekniğiyle düzenlenen tasarı ile bir yandan işçilerin, özellikle maden işçilerinin çalışma koşulları ile ilgili düzenlemeler yapılırken diğer yandan ise son zamanlarda oldukça eleştirilen taşeronluk sistemi ile ilgili ayrıntılı hükümler getirildiğini belirtti. Tasarıda yer alan ve 'yer altı işçileri'nin çalışma koşullarını düzenleyen hükümlerin, mevcut düzenlemeler dikkate alındığında olumlu nitelikte olduğunu kaydeden Öztürk, "Yer altı işçilerinin haftalık çalışma saatleri 36 saate indirilmekte ve 36 saati aşan çalışmalar fazla mesai olarak kabul edilmektedir. Yine tasarı ile yer altı işçilerinin emeklilik yaşının 50’ye indirilmesi planlanmıştır. Bununla birlikte, tasarının tümü incelendiğinde, işçi hak ve özgürlüklerine 'işveren' odaklı yaklaşımın önüne geçilemediği, aksine işveren odaklı sistemin yerleşmesine yönelik hükümler getirildiği görülmektedir." diye konuştu.

"KAMUDA TAŞERONLAŞMANIN ÖNÜ AÇILIYOR"

Öztürk, tasarı ile mevcut İş Kanunu’ndaki 'asıl işin tamamının alt işverene verilemeyeceği' hükmünün kaldırıldığına dikkat çekerek, böylelikle, asıl işverenin 'asıl işi' bölerek taşerona vermesinin önünün açıldığını söyledi. Bu düzenlemenin, mevcut durumun işçi hakları açısından daha da kötüye gitmesi sonucunu doğuracağına işaret eden Öztürk, şunları kaydetti: "Taşeronluk sisteminin işçilerin haklarına halel getirdiği ve hak ihlallerinin üstünü örttüğü malumdur. Mevcut mevzuata göre asıl işveren, yalnızca yardımcı işleri ve asıl işin bir bölümünü, uzmanlık gerektirmesi halinde alt işverene verebilmektedir. Kanun açıkça asıl işin bölünerek taşerona verilmesini yasaklamaktadır. Yeni düzenlemeyle bu yasağın ortadan kaldırılması, işçiyi korumaktan uzak ve son derece işveren odaklıdır. Tasarı kamuda taşeron işçi çalıştırmayı devamlı hale getirecek düzenlemeler içermektedir. Tasarı ile kamu idaresine ait bir işyerinde 'yeterli nitelikte veya sayıda personel olmaması durumunda' hizmet alımı ihalesine çıkma hakkı tanınmaktadır.

İş Kanunu’nun 2. maddesine göre asıl iş işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında bölünerek alt işverene verilemez. Bu ifadede yer alan üç koşul aynı anda ve birlikte gerçekleşmek zorundadır. Ancak, tasarı ile getirilen yeni hükümle 'yeterli sayıda veya nitelikte personel olmaması' durumunda yasanın bu hükümleri işlemez hale getirilecektir. Kaldı ki mahkemeler, taşeron ilişkisi hatalı kurulmuşsa kamu taşeronlarına kadro verilmesine hükmediyordu. Karayollarında çalışan taşeron işçilerin asıl işi yaptıklarına hükmeden Yargıtay, bu kişilerin kamuya alınmalarına karar vermişti, ancak bu işçiler henüz kadroya alınmadı. Dolayısıyla önce yargı kararlarının uygulanması, işçilere haklarının verilmesi gerekir."

"ÖZELLEŞTİRME KAPSAMINDAKİ İŞYERLERİ FİİLEN TAŞERONA DEVREDİLECEK"

Öztürk, tasarı ile özelleştirme kapsamındaki işyerlerinde mal veya hizmet üretimine ait işlerin, İş Kanunu’ndaki sınırlamalara tabi olmaksızın tümüyle alt işverene devredileceğini de vurgulardı. Böylece özelleştirme kapsamına alınan kuruluşların rahatlıkla işlerini taşerona yaptırma yoluna gidileceğini vurgulayan Öztürk, "Özelleştirme kapsamına alınan işyerleri özelleştirilme süreci tamamlanmadan, hukuken olmasa da fiilen özelleştirilmiş olacaktır. Zira işler özel taşeron firmalara gördürülmüş olacaktır. Örneğin; bilindiği gibi Yatağan madenleri özelleştirme kapsamındadır. Özelleştirme kapsamında olan Yatağan madenlerinin özelleştirme süreci tamamlanmadan, fiilen özel sektöre devredilmiş olacaktır." dedi.

"MUVAZAALI İŞÇİ ÇALIŞTIRMAYA YASAL ALTYAPI OLUŞTURULMAKTADIR"

Öztürk, tasarı ile İş Kanunu’nun 3. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları kaldırıldığını hatırlatarak, bununla da muvazaalı taşeron işçi çalıştırmanın en etkili yaptırımı ortadan kaldırıldığını söyledi. Mevcut etkili yaptırım ile mahkemenin muvazaa tespiti üzerine, alt işverenin işçileri en başından itibaren asıl işverenin işçileri sayıldığını hatırlatan Öztürk, şu tespitlerde bulundu: "Bu düzenleme yerine, alt işveren işçilerine asıl işverenin işçilerine ödenen emsal ücretin ödenmesi yaptırımı getirilmektedir. Böylece yasaya aykırı ve muvazaalı alt işveren ilişkisi 'emsal ücret' ödenerek ilelebet sürdürülebilecektir. Hukuksuz bir işlem, bu tasarı ile yasallık kazanmış olacaktır. Bu hüküm tasarının en tehlikeli hükümlerinden biridir. Zira, böylelikle hukuksuz muvazaalı işlemin yaptırımı azaltılmakta ve sadece maddi yaptırıma bağlanmaktadır. Böylece, asıl işveren daha ileri giden bir sorumluluktan kurtarılmakta ve taşeron ilişkisinin devamlılığı sağlanmakta ve yerleştirilmektedir. Bu yolla hileli şekilde çalıştırılan taşeron işçisinin, asıl işverenden geçmişe dönük hak talep etmesi zorlaştırılmaktadır."

"İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ YASASINDAKİ TEMEL SORUNLARA HİÇBİR ÇÖZÜM SUNULMAMAKTA"

Vedat Öztürk, Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada olduğunu dile getirdi. Bu rakamlarda alınan önlemlerin yetersiz olduğunun açık olduğunu kaydeden öztürk, "Mevcut İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’ndaki en önemli eksiklik işyerlerini denetleyecek denetim elemanlarının bağımsızlığı sorunudur. Üye Sendikalarımızdan Pak Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Vedat Öztürk’ün teklif etmiş olduğu, dörtlü denetim mekanizması (4D Metodu) uygulanmaz ise Soma’da yaşadığımız gibi elim kazaların önüne geçmemiz mümkün olmayacaktır. Nitekim bugün Şırnak da özel bir kömür ocağında göçük olmuş ve bir işçi kardeşimiz altında kalmıştır." dedi.

"ÖLÜM AYLIĞI SADECE SOMADA ŞEHİT OLANLARA DEĞİL HERKEZE BAĞLANMALI"

Öztürk, Soma'daki maden faciasında hayatını kaybeden işçilerin ailesine hem ölüm geliri, hem de ölüm aylığının haziran ayından itibaren ödenmeye başlanacağını kaydetti. Bunun iyi bir uygulama olduğunu, ancak tüm ölümlü iş kazaları için uygulanmaması gerektiğini ifade eden Öztürk, şöyle devam etti: "Mevzuata göre, iş kazası veya meslek hastalığına bağlı nedenlerle ölen sigortalının yakınlarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması gerekiyor." CİHAN

Yorumlar