'Üstün zekalı çocuklara 'üstün' etiketi vurulmamalı''

Uzmanlar, 'üstün zekalı' çocukların farklı bir kategoride değerlendirilmelerinin zararlı olacağını, onların da normal öğrencilerle birlikte olmaları gerektiğini savunuyor

Google Haberlere Abone ol
'Üstün zekalı çocuklara 'üstün' etiketi vurulmamalı''

Tüm Üstün Zekalılar Derneği (TÜZDER) Başkanı Tunahan Coşkun, üstün zekalı çocukların karma eğitimde normal çocuklarla birlikte olması gerektiğini belirterek, ''Bu, o çocukların kişilik gelişimlerine, sosyal gelişimlerine, ruhsal gelişimlerine katkı sağlayacaktır. Üstünlerin olduğu bir sınıf, üstünlerin olduğu bir etiket kavramı çocuklarda psikolojik olarak da rahatsızlıklara yol açabilir.'' dedi.

Coşkun, üstün zekalı çocukların bebeklikten itibaren dikkatli ebeveynler tarafından rahatlıkla fark edilebileceğini söyledi. Üstün zekalı çocukların gelişimlerinin diğer akranlarına göre daha önde olduğunu belirten Coşkun, ''Bu çocukların liderlik yetenekleri öndedir. Genelde okula gitmeden okuma yazmayı öğrenirler.'' diye konuştu. Coşkun, üstün zekalı çocukların tespitinde ailelere görev düştüğünü dile getirerek, ''Aileler, gözlemlerle birlikte rehberlik araştırma merkezleri, bilim sanat merkezleri ya da TÜZDER gibi sivil toplum kuruluşlarına giderek uzman bir psikologdan, uluslararası geçerliliği ve güvenirliği olan bir testle çocuğunun tanısını yaptırsınlar.'' dedi.

''Üstün zekalı çocuklar için beceri odaklı eğitim gerekli''

Türkiye'de yaklaşık 640 bin civarında üstün zekalı çocuk olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Coşkun, tam net sayının belirlenmesi için ülke çapında taramalar yapılması gerektiğini belirtti. Coşkun, üstün zekalı çocukların Türkiye'de gideceğini bir devlet okulunun olmadığını anlatarak, ''Biz bilim sanat merkezleri vesileyle bu çocukları okul çıkışı zamanlarda desteklemeye çalışıyoruz. Ülkemizde üstün zekalı çocukların gidebileceği bir okul ya da onlar için oluşturulmuş ayrı bir müfredat yok. Bu konuda özel okullar var ama özel okullar ciddi anlamda bu çocuklar için normal fiyatların iki katına yakın fiyat talep edebiliyorlar. Üstün yetenekli ve üstün zekalı çocukların eğitimler artı maliyet demektir.'' diye konuştu.

Üstün zekalı çocukların ailelerinin, çocukları için eğitim seçiminde bazı şeylere dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Coşkun, şöyle devam etti: ''Bunlarında en önemlisi akran zenginliği dediğimiz şey. Bu çocukların okul ve sınıf ortamlarında kendileri gibi düşünen, kendileriyle eş düzeyde bir zekada çocuklarla buluşma ihtimaller çok az. Dolayısıyla çocuklar kendisini okulda ve sınıfta yalnız hissedebiliyor. Kendisinde bir tuhaflık olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla bu olay akran fakirliğine yol açıyor. Aileler burada çocuklarının üstün zekalı çocuklarla bir araya getirmenin yollarına bakmaları gerekiyor ki akran zenginliğini sağlayabilelim. İkincisi zihinsel doygunluk. Eğitim müfredatımız 90-110 IQ'ye sahip normal bireyler için hazırlanıyor. Ama bu çocuklar bunun çok çok üstünde IQ'ye sahip. Bu programa dahil olduklarında bu program bunlara yetmiyor. Onları zihinsel olarak doyurabilecek, düşünme becerileri, zeka oyunları, sıra dışı düşünmek gibi derslerin olduğunu programlara dahil edilmeleri gerekiyor. Biz buna zihinsel doygunluk diyoruz ki çocuk okula ve öğrenmeye karşı ilgisini yitirmesin. Beceri odaklı eğitim diyoruz.''

Coşkun, üstün zekalı çocukların dinleyen değil bizzat işi yapan olmak istediklerini, bundan dolayıda uygulamalı olarak bir eğitim programına dahil edilmeleri gerektiğini kaydetti.

''Öğretmenlerin hangi alandan mezun olduğu önemli''

Ailelerin üstün zekalı çocuklar için okul seçimlerinde eğitim kurumlarının geçmişine bakmaları gerektiğini anlatan Coşkun, okul programlarının üstün zekalı çocuklarla ilgili yapılandırılmasının önemli olduğunu vurguladı. Coşkun, okulların çalıştırdığı öğretmenlere de ailelerin araştırması gerektiğinin altını çizerek, ''Öğretmenlerin hangi alandan mezun olduğuna baksın aileleri. Öğretmenin bu konu da duyarlığı var mı, yok mu bakmak gerekir. Üstün zekalı çocukların öğretmenleri, bu çocuklara karşı anlayış düzeylerinin geniş olması lazım. Biraz daha bu çocukların serbest bırakılması gerekiyor. Öğretmenlere bilemediği soruları sorabilirler. Öğretmenler çocuklarla beraber işin içine girsinler. Aynı zamanda aileler, okuldaki üstün yetenekli çocukların oranlarına baksınlar.'' ifadelerini kullandı.

''Çocukların 'üstünler sınıfı' şeklinde sınıflandırılması yanlış''

Üstün zekalı çocukların ayrı sınıflarda bir etiketle konumlandırılmaması gerektiğini vurgulayan Coşkun, çocukların gün sonunda diğer çocuklarla birlikte olacağını dile getirdi. Coşkun, çocukları 'üstünler sınıfı' gibi etiketlerle ayrı sınıflarda olmaması gerektiğini ifade ederek, ''Üstün zekalı çocukların mümkünse karma eğitimde normal çocuklarla birlikte olmaları gerekiyor. Bu, o çocukların kişilik gelişimlerine, sosyal gelişimlerine, ruhsal gelişimlerine katkı sağlayacaktır. Üstünlerin olduğu bir sınıf, üstünlerin olduğu bir etiket kavramı çocuklarda psikolojik olarak da rahatsızlıklara yol açabilir.'' değerlendirmesinde bulundu.

''Okudukları sınıflar onlara yeterli gelmiyor''

Üstün zekalı çocukların okula gitmeden okuma yazmayı öğrenmelerinin kendileri açısında problem oluşturduğunu belirten Coşkun, çocukların okula başladıklarında sınıfta anlatılanların kendilerine yeterli gelmediğini söyledi. Coşkun, yaşanan sıkıntılardan dolayı çocukların üst sınıftaki kişilerle iletişim kurduğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çocuk aslında çok iyi düzeyde resim yapıyor, üst düzey arkadaşlarıyla iletişim kuruyor ama kendisi birinci sınıfta. Dolayısıyla bu bir iletişim problemine, sosyallik problemine yol açabiliyor. Bu çocuklar temelde okullarda problem yaşıyor, arkadaşları tarafından anlaşılmama problemleri yaşıyorlar. Bu çocuklar 'biz dünyayla ilgili problemler dert ediyoruz ama arkadaşlarımız bizimle alay ediyorlar' diyorlar. Bütün bunları ise onları anlayan arkadaş, öğretmen ve ebeveynlerle üstesinden gelinebilir.''

Üstün zekalı çocukların mümkün olduğunca yetenekleri ve ilgi alanlarına göre yönlendirilmesi gerektiğinin belirten Coşkun, şunları kaydetti: ''Üstün zekalı çocukların genelde 6-7 ayda bir ilgi alanına değişiklikler olabilir. Burada çocuğu herhangi bir şekilde yargılamamak gerekir. Orada ilgi değiştiğinde, o değiştiği alanla ilgili desteklemenin yoluna aileler baksın. Üstün zekalı çocukların eğitimi gerçekten önemli bir konu. Ülkelerin uzun yıllar kalkınmalarında en önemli etkenlerden birisi üstün zekalı çocuklar olacaktır. Bu çocukların tespiti ve bununla birlikte eğitim ortamında desteklenmesi ve ebeveynlerin bilinçlenmesi ülkemizin kalkınması acısından son derece önemli unsur olacaktır.''

Yorumlar