Nsu Davası’nın 1. yılında sorular hâlâ cevapsız

Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodor Boulgarides, Mehmet Kubaşık ve Halit Yozgat. Almanya’da yaşamını sürdürmüş ve belki de sadece göçmen, Türk oldukları için...

Google Haberlere Abone ol
Nsu Davası’nın 1. yılında sorular hâlâ cevapsız

Enver Şimşek, Abdurrahim Özüdoğru, Süleyman Taşköprü, Habil Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Theodor Boulgarides, Mehmet Kubaşık ve Halit Yozgat. Almanya’da yaşamını sürdürmüş ve belki de sadece göçmen, Türk oldukları için öldürülen bu insanların cinayetlerinden sorumlu tutulan Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) isimli Neonazi terör hücresine karşı dava açılalı tam bir yıl geçti. Bu örgüt ayrıca, Michele Kiesewetter’e karşı işlenen cinayetten, Köln’deki iki bombalı saldırı ve birçok banka soygunundan da sorumlu.

Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın 4 Kasım 2011’de ölü ele geçirilmesiyle ortaya çıkan örgütün hayattaki tek üyesi Beate Zschaepe ile bu örgüte yardım ve yataklık yapmakla suçlanan Andre E., Holger G., Carsten S. ve Ralf Wohleben, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin 6.Ceza Dairesi’nde görülen tarihi davada yargılanıyor. Bugün, mahkemenin A101 numaralı salonunda görülen davanın 110.duruşması yapılıyor. Terör örgütü kurmak, cinayetler ve bombalı saldırılarda yardımcılık yapmak ve örgüt üyelerinin saklandığı evi kundaklayarak insanların hayatını tehlikeye atmaktan suçlanan Zschaepe, davanın başlangıcından bu yana sessizliğini bozmamayı tercih ediyor.

Sadece 80. oturumda hakim Manfred Götzl’in, sağlık durumu ile ilgili sorusuna doğrudan cevap verdi, orada da mikrofondan dolayı ne dediği anlaşılamadı. 6 Mayıs 2013’te başlayan NSU Davası’nda 246 şahit dinlendi. Davanın ne zaman sona ereceği ise kesin değil. Öngörüler davanın gelecek yılın sonunu kadar sürebileceğini gösteriyor.

ANNE YOZGAT’IN SESLENİŞİ ZSCHAEPE’NİN SESSİZLİĞİNİ BOZAMADI

NSU Davası’nın 42. duruşmasında Ayşe Yozgat doğrudan Zschaepe’ye şöyle seslendi: “Halit Yozgat’ın annesi olarak konuşuyorum. Bu olayları aydınlatmanızı rica ediyorum. Bir kadın olduğunuz için kadınların birbirlerini karşılıklı olarak anlayacağını düşünüyorum. Yatağa gittiğinizde beni düşünmenizi rica ediyorum. Benim uyuyamadığımı düşünün.” Anne Yozgat Türkçe konuşmuş, sözleri baş sanığa tercüme edilmiş, başsanık ise bildik sessizliğini sürdürmüştü.

Şimdiye kadarki 109 duruşmaları Cihan'a değerlendiren NSU Davası’nın müdahil avukatlarından Seda Başay Yıldız şöyle diyor: “Çok şaşırtıcı ve maalesef düşündürücü olan, dava sürecinde yeni bir şeyin ortaya çıkmaması. Sağ kesimden olan şahitlerin çok iyi hazırlanmış olarak davaya gelmeleri epey düşündürücü. Birçoğunun aşırı sağcı avukatlar ile duruşmaya gelip ifade vermeme hakkını kullanmalarını ya da “hiçbir şey bilmiyoruz“, “çok uzun zaman geçti, hatırlamıyoruz” stratejisi ile ifade vermemesi ve mahkeme tarafından zorlanmamaları pek şaşırtıcı oldu.” Bunun NSU’nun sadece üç ya da beş kişilik bir örgüt olmadığını ve aslında çok iyi organize olduklarını gösterdiğini söyleyen avukat, “Hiçbir yerden hiç bir açık verilmiyor. Zschäpe, Mundlos ve Boehnhardt’ı çok iyi tanıdıkları halde “hatırlamıyoruz” diyerek soruları cevaplandırmamaları sinirlendiriyor. Mahkemenin ve cumhuriyet savcılığının bu konuda bu kadar pasif kalmaları çok ama çok soru işareti uyandırıyor.” şeklinde konuşuyor. Dava duruşmaları içeriği ile ilgili düzenli olarak kamuyu bilgilendiren diğer müdahil avukatlardan Alexander Hoffmann’ın paylaşımlarında da ifadeleri alınan şahitlerin “bilmiyorum”, “hatırlamıyorum” ve “unuttum” gibi açıklamalarının sıklığı dikkatleri çekiyor.

Yıldız, şimdiye kadarki süreçte kendisini hayrete düşüren yeni gelişmeleri sorduğumuzda ise şu cevabı veriyor: “İlginç olan, Neonazi muhbirlerinin gizli istihbarat tarafından tutulan ve ücretleri gizli istihbarat tarafından ödenen avukatlar ile duruşmaya gelmeleri. Bu davranış bir sürü soru işaretleri oluşturuyor. Devletin gizleyecek bir tarafı yok ise, neden muhbir avukatsız mahkemeye gönderilmiyor? Neden avukatın ücreti devlet tarafından ödeniyor? Ayrıca mart ayının sonunda 39 yaşındaki Neonazi muhbiri Thomas R.’nin evinde ölü bulunması şaşırtıcı. Geçtiğimiz eylül ayında da bir şahidin araba içinde yanması ve önemli bir ifadeden evvel güya intihar etmiş olması da şaşırtıcı bir detay.”

THOMAS R.’NİN ŞÜPHELİ ÖLÜMÜ

NSU ile bağlantısı olduğu bilinen kod ismi ‘Corelli’ olan Thomas R. adlı muhbir nisan ayının başında Paderborn’da ölü bulundu. Thomas R.’nin NSU Davası’na ortaya çıkan yeni bir CD ile ilgili ifadeye çağrıldığı da ortaya çıktı. Bu şahsın CD’ye NSU ile ilgili bazı bilgileri kaydettiği iddia edilirken, soruşturmayı yürüten çevreler yaklaşık 15 bin dosya ve fotoğrafın varlığından söz ediyor. Thomas R.’nin bu CD’yi Karlsruhe’deki savcılığa gönderdiği tahmin ediliyor. Anayasayı Koruma Teşkilatı ve Federal İçişleri Bakanlığı Thomas R.’nin ölümü ile ilgili henüz bir yorum yapmadı.

Ancak iddialarda bu şahsın hazırladığı CD’de güvenlik kurumlarını zorda bırakacak bilgiler olduğuna yer veriliyor. Thomas R.’nin daha önce teşhis edilmemiş bir şeker hastalığından öldüğü ileri sürülmüştü. Emniyet birimleri muhbirin ölüm sebebinin “dışarıdan bir müdahale” olup olmadığını araştırıyor.

TOPLUMUN DAVADAN BEKLENTİSİ

Münih’te görülen dava, Zschaepe’nin yargılanmasından öte bu terör örgütün 90’lı yılların sonunda yer altına indikten sonra istihbarat ve emniyet kurumlarıyla ilişkisinin aydınlatılması açısından da önem taşıyor. Nitekim Börnhardt ve Mundlos’un 4 Kasım 2011’de Eisenach yakınlarındaki bir karavanda ölü bulunmasıyla başlayan süreçte diğer güvenlik birimleri dahil olmak üzere özellikle ülkenin iç istihbaratı konumundaki Anayasayı Koruma Teşkilatları eleştirilerin hedefindeydi. Örneğin Halit Yozgat cinayeti işlenirken olay yerinde bulunan istihbarat elemanı Andreas T.’nin dosyaları gizli tutuluyor.

Hessen eyaletinde ise bugünlerde NSU olayını araştırmak için bir komisyon kurulup kurulmaması tartışılıyor. Hükümetteki Hıristiyan Demokrat Birlik ile Yeşiller, istihbaratı kontrol eden komisyonun bu görevi üstlenmesini öneriyor. Muhalefetteki Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise oturumlarını gizli yapan bu komisyonun araştırma yapmasına karşı çıkarak, müstakil bir araştırma komisyonu talep ediyor. Diğer taraftan müdahil avukatlar Thomas R.’in ölüm sebebiyle ilgili dosya ile Andreas T.’nin dosyalarını talep etmeye devam ediyor.

Berlin Türk Cemaati (TGB) Başkanı Bekir Yılmaz davayla ilgili toplum içerisindeki algıyı şu şekilde yorumluyor: “NSU Davası süresi uzatılıp toplumun gündeminden düşürüldü. Daha en başta basına dağıtılması düşünülen yerlerde sorun çıkartılarak davanın içeriği arka plana itilmişti. Daha sonra eyaletlerde, özellikle Berlin’de dava ile gündeme gelen dosya kaybettirme olayları, sanki davanın sulandırılmasına yol açtı.

Son olarak Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu’na başkanlık yapan şahsın özel hayatıyla gündeme gelmesi, davanın tamamen yan gündem (Randerscheinüng) haline gelmesine sebebiyet verdi.” Yılmaz ayrıca, “Zannımca Almanya devlet olarak olayı derinlemesine aydınlatmak yerine bulduğu birkaç piyonu cezalandırmakla yetinmek istiyor” diyor.

KOMİSYONLAR VE ÇALIŞMALARI

Federal Meclis’te geçen yasama döneminde NSU’ya isnat edilen suçları, emniyet birimleri ve devlet makamlarının hatalarını araştırmak üzere Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu kurulmuş, komisyon çalışmalarının sonunda 50 öneriyi içeren nihai rapor sunmuştu. Bu yasama döneminde yeniden oluşan Federal Meclis üyeleri önerilerin hayata geçirilmesini öngören önergeyi kabul etti. Mecliste temsil edilen tüm partilerin oy birliğiyle kabul edilen önergeye göre Federal Hükümet ve eyalet hükümetleri de bu önerilerin ‘hızlı ve kapsamlı’ bir şekilde hayata geçirilmesini öngörüyor.

Geçen ay Federal Adalet Bakanı Heiko Maas (SPD), NSU Skandalı’ndan ders çıkarılması açısından Federal Başsavcılığın konumunu güçlendirecek bir yasa taslağını sundu. Diğer taraftan Thüringen eyalet meclisinde kurulan NSU Komisyonu çalışmalarını sürdürüyor. NSU üçlüsünün kayıplara karıştıktan sonra on yıldan fazla saklanabildiği bu eyaletin komisyonundan ilginç detayları içeren bir nihai raporu sunulması bekleniyor.

DAVAYA OLAN İLGİ ALMANLAR KADAR TÜRKLERDE DE AZ

Müdahil avukat Yıldız, dava karşısında ne Alman ne de Türk toplumunda bir duyarlılık görememekten yakınıyor. “Biliyor musunuz, beni en çok üzen şey kendi insanlarımızın da bu davaya bu kadar duyarsız olmaları. Bazen Türkler ile sohbet esnasında bazı insanlarımızın NSU örgütünün ya da Beate Zschäpe’n,m kim olduğunu bilmediklerini görüyorum. Bu beni üzüyor. Türk insanından daha çok duyarlılık bekliyorum, Türk insanımızdan daha çok destek bekliyorum. Ama ne yazık ki göremiyorum.” diyen Başay Yıldız, Avrupa’daki binlerce gençlerimizin milli maçlara akın ettiğini, bu ilgiyi mağdur ailelerin desteklenmesinde de görmeyi temenni ediyor.

Kamuoyu yoklama enstitüsü YouGov’un son araştırması bunu doğruluyor. Alman haber ajansı dpa için yapılan araştırmaya göre vatandaşların yüzde 63’ü bir yıl içinde dava başlamadan önce edindikleri bilgiden daha fazla bilgiye sahip değil. Sadece yüzde 21’lik kısım mahkemenin görevini yerine getireceğine inanıyor. Bir diğer ilginç detay ise yüzde 76’lık kısmın aşırı sağcı terör örgütlerinin bu tür cinayetlere imza atabileceklerine inanması. Bu bağlamda dörtte üçlük kısım aşırı sağcılığı tehlikeli ve çok tehlikeli olarak görüyor.

NSU kurbanlarının neredeyse tamamı göçmen olmasına rağmen vatandaşların yüzde 47’si tüm kurbanlar için merkezi bir anıt kurulmasına karşı. Sadece yüzde 32’lik kesim bu düşünceyi destekliyor. Vatandaşların yüzde 43’ü ise NSU Davası’ndan dolayı Almanya’nın dünyadaki imajının zarar göreceğini düşünüyor. Dava ile olumlu imaj oluşacağına inanların oranı ise yüzde 9. CİHAN

Yorumlar