GYV'nin Birleşmiş Milletler'de düzenlediği panelde ‘kutsala saygı’ konuşuldu
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı (GYV) ile Diyalog Enstitüsü'nün Birleşmiş Milletler’in (BM) Cenevre merkezinde düzenlediği programda ifade özgürlüğü çerçevesinde ‘kutsala saygı’ konusu tartışıldı.
Gazeteci ve Yazarlar Vakfı (GYV) ile Diyalog Enstitüsü'nün
Birleşmiş Milletler’in (BM) Cenevre merkezinde düzenlediği
programda ifade özgürlüğü çerçevesinde ‘kutsala saygı’ konusu
tartışıldı. BM’nin İnsan Hakları Konseyi toplantılarının devam
ettiği bir zamanda gerçekleştirilen programa BM nezdinde çalışan
akademisyen ve diplomatlar yoğun ilgi gösterdi.
Son yıllarda ifade özgürlüğü kapsamında kutsal değerlere olan
yaklaşımın ve sınırların hangi seviyede olması gerektiği en çok
tartışılan konuların başında geliyor. Geçmişte yaşanan karikatür
krizlerini ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmenin hata
olacağını vurgulayan birçok düşünür, ifade özgürlüğü bir seviyeye
kadar korunmalı fakat bu seviye nefret ve şiddet söyleminin
başladığı nokta olmamalı tezini savunuyor.
Bu bağlamda BM İnsan Hakları Konseyine ev sahipliği yapan
Cenevre’de düzenlenen 'Kutsala Saygı' paneli gerek konuşmacılar ve
gerekse üzerine vurgu yapılan hoşgörü teması ile düşünce
özgürlüğüne önemli bir değer kazandırdı.
Programın moderatörlüğünü yapan güncel dini hareketler uzmanı
İsviçreli Akademisyen Jean-François Mayer, yapılan bu çalışmalarla
adaletsizlik ve hoşgörüsüzlüğü ortadan tamamen kaldıramayacaklarını
fakat koruyucu etkenler üretebileceklerini belirtti. Mayer ayrıca
temsilcilerin buraya gelemeyen insanların yerine de katıldığını,
kendilerinin burada olmayan insanların da sesi olduğunu
söyledi.
Geçtiğimiz hafta Abant Platformu'nun 32. oturumunu, Etiyopya'nın
başkenti Addis Ababa'daki Afrika Birliği Genel Merkezi'nde
gerçekleştiren Gazeteci ve Yazarlar Vakfı’ndan (GYV) Başkan
Yardımcısı Hüseyin Hurmalı ise söz aldığı panelde, vakfın onursal
başkanı Fethullah Gülen Hocaefendi’nin İslam Aleminin üç düşmanı
olan cehalet, fakirlik ve tefrikaya karşı mücadele yöntemlerinden
bahsetti. Gülen’in barış içindeki birlikte yaşamın bu problemlere
tek çözüm olduğunu savunduğunu anlatan Hurmalı, GYV’nin kurduğu
çeşitli platformlarla barışı inşa etme adına insan hakları, inanç
özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi konularda çalıştıklarını
anlattı.
DR. SALAMA: DİNİN YAŞANDIĞI YERDE HOŞGÖRÜSÜZLÜK OLAMAZ
Panel de söz alan İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nde uzun yıllar
çalışan Dr. İbrahim Salama ise dinin yaşandığı yerde hoşgörünün
olmamasının bir çelişki olduğunu vurguladı. İfade özgürlüklerinin
dini literatürdeki yeri konusunda önemli tespitlerde bulunan
Salama, "Din, insan haklarına engel değildir hatta bir çok soruna
çözüm teşkil eder. İslam tarihi incelendiği takdirde insan hakları
konusunda birçok soruna çözüm bulunacağına inanıyorum. Ama inanç
özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar tam tanımlanmadığı için
kafa karışıklığına yol açıyor." şeklinde konuştu. Fikir
telakkisinde bulunmanın ve mütalaalarda bulunmanın Peygamber adabı
olduğunu ifade eden Salama, "Peygamber Efendimiz’in hayatı baskıcı
otoritelerle mücadele etmekle geçti ve bunu yaparken arkadaşlarıyla
her zaman fikir telakkisinde bulunuyordu." dedi. Salama ayrıca,
"Dinî radikallik ne kadar tehlikeliyse ifade özgürlüğü radikalliği
de o kadar tehlikelidir." şeklinde konuştu.
HAMMER: DİNE KARŞI NEFRET SÖYLEMLERİ DİYALOG ÇALIŞMALARI İLE
ENGELLENEBİLİR
Viyana Üniversitesi’nden Hukuk Felsefesi uzmanı Profesör Stefan
Hammer ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde din ve inanç
özgürlüğünün açık şekilde ifade edildiğini din ve ırklara yönelik
bütün nefret ifadelerinin yasaklandığını hatırlattı. Devletlerin ve
paydaşların daha bütüncül bir yaklaşımla hem nefret söylemlerine
hem de ifade özgürlüğüne yaklaşmaları gerektiğini anlatan Hammer,
"Kültürler arası diyalog, bilgi paylaşımı ve eğitim alışverişinde
daha yapıcı tartışmalar yapılacağı ortamlar sağlanmalı. Dine karşı
nefret ve vahşet söylemlerine ancak böyle diyalog çalışmalarıyla
engellenebileceğine inanıyorum." dedi.
WAHAB: NEFRET SÖYLEMİNE KARŞI SİVİL TOPLUMA BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR
Pakistan'ın eski BM büyükelçisi Abdul Wahab, İslam dininin barış,
nezaket ve zarafet dini olduğunu, hoşgörü ve başka dinlerle
diyaloğu öğrettiğini hatırlattı. Halen BM İnsan Hakları Yüksek
Komiserliği'nde çalışmalarına devam eden Wahab dini inançlara karşı
işlenen vahşetin önüne nasıl geçileceği sorusunun çok zor ama
önemli bir soru olduğunu vurguladı. "Bu konuda sivil toplum
kuruluşlarına çok iş düşüyor." diyen deneyimli diplomat, "Resmi
makamlar ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun sokaklara hakim
olmadığı sürece etkisiz kalır. BM nezdinde çalışmalar yapılsa dahi
sivil toplum kuruluşları o kararları sokaklarda hayata geçirmediği
takdirde anlamsız kalıyor. Sivil toplum kuruluşları hayatın farklı
kesimlerinden farklı meslek erbapların birleşmesiyle oluştuğu için
çok yönlü çalışmalar yapılabiliyor." dedi. Wahab ayrıca
"Tartışmalar yaparak ifade özgürlüğünün nerede bittiğini ve nefret
söyleminin nerede başladığı belirlenmeli. O eşiğin tanımlanması
gerekiyor. Görüşüme göre ifade özgürlüğü yolunun sonuna gelindi ve
onun yerini nefret söylemleri aldı." dedi.
YILMAZ: HİZMET GÖNÜLLÜLERİ, ‘NEREDE OLURSAN OL VE KİM OLURSAN OL
BİZ SANA GELİRİZ’ DİYORLAR
Panele katılan Fatih Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. İhsan
Yılmaz ise Hizmet Hareketi’nin dinlere karşı gösterilen
hoşgörüsüzlüğe verdiği mücadeleden bahsetti. Fethullah Gülen
Hocaefendi’nin reformist bir din adamı olmadığını vurgulayan
Yılmaz, Gülen'in Sünni İslam anlayışı dairesinde hareket ettiğini,
yeni dini kriterler üretmeye çalışmadığını fakat muhafazakar İslam
çerçevesindeki kriterleri dinin asli kaidelerine bağlı olarak
yaşadığımız zamana göre ve zamanın zorluklarına karşı yorumlamaya
çalıştığını vurguladı.
Dünyanın dört bir tarafında sempatizanlarının olmasının, Gülen’in
benzersiz bir özelliğini oluşturduğunu anlatan Yılmaz, "160’tan
fazla ülkede onun entelektüel fikirlerini hayata geçiren
sempatizanları var; Gülen, fikir ve felsefi anlamda bu hareketin
lideri. Gülen’in sempatizanları barışçıl birlikte yaşamı, kültürler
ve dinler arası diyaloğu, İslam’ın demokrasiyle, Anglosakson
sekülarizmle ve bilimle bağdaşmasını göz önünde bulundurarak onun
fikirlerini uyguluyor." dedi. Yılmaz, "Gülen Hareketindeki
insanların çoğu dindar Müslümanlardır. Fakat hareketin heterojen
bir yapısı var. Okullarda İslami okullar, değil seküler okullardır.
Fakat bütün okullarda eğitim evrensel değerler var." dedi.
Hizmet hareketinin kültürler arası diyaloğu sadece söylemde
kullanmadığını anlatan Yılmaz bu konuyu şöyle ifade etti: "Onu
yaşayarak uyguluyor. Okulların vesilesiyle tabanda uyguluyor. Gülen
buna 'temsil' diyor ve tebliğden önde geldiğini ifade ediyor. Güzel
değerlerin anlatılmasındansa yaşanmasını tavsiye ediyor. Onun
sempatizanları ve okullarda çalışan öğretmenler de rol model olmaya
çalışıyorlar. Hoşgörü kelimesi empatik kabullenmeyi içeriyor.
Mevlana Celaleddin Rumi, 'ne olursan ol gel' diyor. Hizmet
hareketin gönüllüleri ise Mevlana’dan ilham alarak ‘nerede olursan
ol ve kim olursan ol biz sana geliriz’ diyorlar." CİHAN
Yorumlar