Gülen: Türkiye tehlikede; sorunlar vefatımla çözülecekse bin kez ölmeye razıyım

İtalya'nın önde gelen La Repubblica gazetesine konuşan Fethullah Gülen Hocaefendi, “Türkiye'nin maruz kaldığı problemlerin benim vefatımla çözüleceğini bilsem, her gün bin defa ölmeye razıyım.

Google Haberlere Abone ol
Gülen: Türkiye tehlikede; sorunlar vefatımla çözülecekse bin kez ölmeye razıyım

İtalya'nın önde gelen La Repubblica gazetesine konuşan Fethullah Gülen Hocaefendi, “Türkiye'nin maruz kaldığı problemlerin benim vefatımla çözüleceğini bilsem, her gün bin defa ölmeye razıyım.” dedi.

La Repubblica gazetesinin Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Marco Ansaldo tarafından gerçekleştirilen özel röportaj, “Başbakanın gücünü temellerinden sarsan son derece nüfuzlu vaiz konuştu” başlığıyla verildi.

Gülen, röportajda sağlığından Türkiye'ye ne zaman döneceğine, AK Parti ile olan ilişkilerden Hizmet Hareketi’nin asıl amacının ne olduğuna ve Papa ile görüşme konusuna kadar birçok soruya net cevaplar verdi. La Repubblica röportajının soru ve cevapları şu şekilde:

TÜRKİYE'NİN MARUZ KALDIĞI BU PROBLEMLERİN BENİM VEFATIMLA ÇÖZÜLECEĞİNİ BİLSEM HER GÜN BİN DEFA ÖLMEYE RAZIYIM

-Uzun yıllardır Amerika Birleşik Devletleri'nde gönüllü sürgündesiniz. Neden?

Sağlığım açısından burayı daha asude buluyorum. Türkiye'ye dönüşümün bazı çevreler tarafından suiistimal edilip ülkenin zaten gerilmiş atmosferini daha da germek için bir fırsat olarak değerlendirmelerinden endişe ediyorum. 28 Şubat postmodern darbe döneminde medya diliyle birçok iftira ve karalamaları müteakip askeri vesayetin baskısı altındaki yargı mensupları eliyle tabiri caizse hukuki tacize maruz kaldım. Hukuki süreçte bu iddiaların bir aslı astarı olmadığı anlaşıldı. Bugün de maalesef yine medya diliyle binbir türlü iftiralar atılıyor, bir karalama kampanyasıdır gidiyor. Bu şartlar altında doktorların tavsiyelerine uyarak burada kalmayı tercih ediyorum.

Türkiye'nin maruz kaldığı bu problemlerin benim vefatımla çözüleceğini bilsem, her gün bin defa ölmeye razıyım. Türkiye'de huzur ve sükuna kastedenlerin eline yeni bir malzeme vermeme mülahazasıyla vatan hasretimi içime gömüp burada kalmayı tercih ediyorum.

KUTUPLAŞMAYI ARTIRICI DAVRANIŞLARDAN KAÇINMAK VE DUA ETMEK GEREK

-Fakat Türkiye'de olup bitmekte olanları yakinen takip etmektesiniz. Güçlü toplumsal gerilimler geçirmekte olan ülkenizin içinde bulunduğu şu anı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bazı medya organları diliyle yapılan tezvirat toplumu kutuplaştırıcı mahiyette. Belli mevkileri ihraz etmiş insanların söylediklerine dikkat etmeleri gerekir. Türkiye daha önce çok acılar yaşadı. Sokaklarda gençler birbirlerine sanki düşmanmış gibi saldırdı. Yaralamalar, öldürmeler birbirini takip etti. Değişik siyasi düşünceleri benimseyen gruplar adeta birbirini yiyecek paranoyasıyla baktı. Sağcısı solcusu, Türk'ü, Kürd'ü, Alevisi, Sünnisi, dindarı dindar olmayanı birbirine düşman edildi.

Son yıllarda elde ettiğimiz demokratik kazanımlar ve huzur ve sükûnetin muhafaza edilmesi adına baştakilere büyük görev düşüyor ama onlar ne kadar bunun şuurundalar bilmiyorum. Bütün bunların Allah'ın izniyle aşılacağına olan ümidimi hiç yitirmedim ama her şeyin bir vakti merhunu vardır. Bu arada bizlere dua etmek, Rabbimize dua dua yalvarmak ve kutuplaşmayı arttırıcı davranışlardan kaçınmak düşüyor. Dövene elsiz, sövene dilsiz, Yunus'un diliyle gönülsüz olmak gerekiyor.

DEVLET ERKANININ, CAMİANIN FAALİYETLERİYLE İLGİLİ TAKDİRLERİ HERKESİN MALUMU

-Son zamanlarda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden, bazen de doğrudan size saldırmış gibi göründü. Özellikle yargıya ve polise karşı olan "Bir örgüt tarafından oluşturulmuş korku imparatorluğu"ndan bahsetti. Türk büyükelçileriyle Ankara'da yaptığı bir toplantıda ise bu örgütün destekçilerini Aralık ayında patlayan yolsuzluk skandalı ile birlikte bir darbe girişimini gizlemekle suçladı. Türkiye başbakanına göre, hedef "bir parti, bir hükümet değil; bir ülke, bir ülkenin çıkarları, bir ülkenin milli kurumları ve milli politikalarıdır. Hedef Türkiye'dir, 76 milyonun ta kendisidir." Hatta Erdoğan, "Bu çabalar bir ihanet dışında bir kavramla izah edilemez" demektedir. Siz bu tür yorumlara nasıl cevap verirsiniz?

Doğrusu bu tür çıkışları ben de anlamakta zorlanıyorum. Sayın Başbakan dahil devlet idaresinde mühim mevkilerde bulunan zevatın bu camianın faaliyetleriyle alakalı hem Türkiye hem de insanlık adına takdirleri herkesin malumudur.10 yılı aşkın bir süredir takdir ettikleri bir camiayı böyle birden karşılarına alıp mesnetsiz iddialarla itham etmeleri en başta kendi beyanlarıyla tezat teşkil eder. Meseleyi yolsuzluktan kaydırıp bir siyasi güç mücadelesi şeklinde lanse etmek herhalde birilerinin işine geliyor. Hukuki çerçeveden kaydırıp siyasi çerçeveye oturtma gayreti gibi görünüyor. Ama kişiler hakkında beraati zimmet esas olsa da ortada bir yolsuzluk vakıası olduğuna avam ve havas ortak kanaat getirmiş vaziyette. Basın yayın organlarına akseden deliller ve istifa eden bakanların, vekillerin beyanları buna işaret ediyor.

PARANOYAYA İŞARET...

Bu türlü yolsuzluk vakıaları demokratik devletlerde de oluyor ama oralarda böyle bir darbe girişimi veya ihanet olarak mütalaa edilmiyor. Varsa mesulleri mahkemelerce tespit edilip cezasını alıyor ve hükümetler yoluna devam ediyor. Türkiye'de yaşanan biraz daha tek parti veya tek şahıs iktidarının hakim olduğu ülkelerdekine benziyor. Böyle elde delil olmadan bu soruşturmaları bir darbe olarak görmek, ancak bir paranoya ile açıklanabilir.

ALLAH'IN RIZASINDAN BAŞKA GAYEMİZ YOKTUR

-Hareketinizin asıl hedeflerini açıklayabilir misiniz? Amaçladığınız sosyal, dini, siyasi talepler nelerdir? Ve krizden çıkmak için sizin reçeteniz nedir?

Bu mülahazayla arkadaşlar insanı ele alma, onun problemlerini çözme adına eğitim faaliyetlerine ağırlık verdiler. Yurtlar, okullar, dershaneler, okuma salonları kurdular, eğitim hizmeti verdiler. Ülkelerin insanları ve idarecileri de onlara kucaklarını açtı. Bunun yanında insani yardım, sağlık hizmetleri, diyalog gibi sahalarda da ciddi bir faaliyet içine girdiler.

Bunlardan beklenen gaye herkesin birbirini insan olarak aziz tuttuğu, herkesin birbirinin konumuna saygı duyduğu, huzur ve sükûnetin hakim olduğu bir dünyaya hep birlikte ilerlemektir. Bunda Allah'ın rızası olduğuna inanıyoruz. Bundan başka bir gayemiz yoktur. Siyasetle münasebetimiz belli değerler etrafında oy vermekten ibaret oldu. Şimdiye kadar hiçbir siyasi partiyle tam aynı çizgide olmadık. Vatandaşlar olarak hak ve hukuka, demokratik prensiplere, evrensel insan hakları ve hürriyetlerine saygılı olması dışında bir beklentimiz olmadı. Hiçbir zaman bir pazarlığa veya bir siyasi güç arayışına girmedik. Kriz meselesine gelince yukarıda da ifade ettiğim gibi fertler hakkında beraati zimmet asıl, ama bir yolsuzluk soruşturması var ortada. Bu mevzuda vazifelerini yerine getirmekten başka bir şey yapmayan savcı ve emniyet mensuplarının üzerine devlet bütün gücüyle gidiyor. Aynı zamanda koca bir camia medya diliyle karalanmaya çalışılıyor. Birilerinin ifade ettiği gibi yargı yürütmenin vesayetine alınmaya çalışılıyor. Herhalde çıkış yolu da hak ve hukuka saygı, üye adayı olduğumuz AB kriterlerine göre demokratik prensiplere saygıdan geçer.

BİZ DURUŞUMUZU DEĞİŞTİRMEDİK

-Başarılı olan bir operasyon; yıllardır hareketinizin, askerleri iktidar dışında bırakmak dahil olmak üzere, AKP ile ittifak halinde gibi görünmesiydi. Peki şimdi neden Başbakan sizin özel okullarınızı, dershaneleri, kapatmaya karar verdi?

Bugün idarede olanlara da ondan önce bazı siyasi partilere de prensipler etrafında destek verilmişti. Sadece oy zamanı verilen bir destek. Şayet buna ittifak denecekse, böyle bir şey, ama siyasi bir beklentimiz hiçbir zaman olmadı. Yanlış gördüğümüzü de her zaman eleştirdik. Biz duruşumuzu değiştirmedik, dolayısıyla sorunun muhatabı sayın Başbakandır.

TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ İÇİN DESTEK OLDUK

-Avrupa'da Türkiye... Ankara'nın AB'ye entegrasyon yolu yavaşlamış görünmekte. Bu konuda tutumunuz nedir?

Türkiye'nin AB serüveni, devlet politikası olmuş, toplumsal mutabakat sağlanmış bir meseleydi. Biz de buna destek olduk. Türkiye'nin AB üyeliğinden iki tarafın da alacağı vereceği şeyler var olduğunu yıllar önce ifade etmiştim. Bizim duruşumuz değişmedi.

PAPA FRANCESCO İLE GÖRÜŞMEDİM, AMA DİYALOĞA AÇIK BİRİSİ...

-1998 yılında Vatikan'a gelip, Papa II. John Paul ile görüştünüz. Vatikan ile başka görüşmeleriniz oldu mu? Papa Francesco'nun göreve gelmesini ve belirlediği reformları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Zaviyemizden diyalog insanların bir araya gelip birbiri hakkındaki yanlış kanaat ve zanlarının yıkılması için bir vesiledir. Papa Francesco'yla bir görüşmemiz olmadı, diyaloğa açık olması dünyada takdirle karşılandı. CİHAN

Yorumlar