AP Milletvekili Camp : Vize muafiyetiyle Türkler AB'ye akın etmeyecek
Hollanda Hıristiyan Demokratlar Birliği Partisi'nin (CDA) AP Milletvekili Wim van de Camp, ülke siyasetini etkisine alan popülist havadan şikayetçi.
Hollanda Hıristiyan Demokratlar Birliği Partisi'nin (CDA) AP
Milletvekili Wim van de Camp, ülke siyasetini etkisine alan
popülist havadan şikayetçi. Geert Wilders'ın halk nezdinde kabul
görmesiyle diğer partilerin pozisyonlarında değişikliğe gitmek
zorunda kaldığını belirten Van de Camp, ülkedeki genel havanın
aksine vize muafiyetiyle Türklerin AB'ye akın edeceğini
düşünmüyor.
Türkiye ile AB arasında tam vize muafiyeti için diyalogun
başlatılma kararı alınmasına değinen Van de Camp, bu kararı
alkışladığını ve önemsediğini söylüyor. Van de Camp, "Benim
görüştüğüm Türk işadamları vize konusunda ciddi sıkıntılar
yaşıyordu. Hollanda'ya milyonlarca Euro yatırım yapmak için gelen
işadamlarının üçüncü sınıf yabancı muamelesine tabi tutulması tepki
çekiyordu." diyor. Bazı siyasilerin bu adımı gündeme getirip 'böyle
giderse Türkler Avrupa’ya doluşacak' propagandası yaptığını
hatırlatılması üzerine Van de Camp, "Popülizm öyle bir şey."
cevabını veriyor. "Günümüzde yüksek eğitim almış o kadar çok Türk
kökenli Avrupalı var ki, tam tersi bir göç yaşandığını görüyoruz.
Hem Türkiye ekonomisinin hali hem de eğitimli insanlara duyulan
ihtiyaç, asıl Avrupa'yı terk etmeyi cazip kılıyor." diyen Van de
Camp'a göre popülistlerle bu konuda ciddi bir fikir alışverişi
yapmak da mümkün değil, çünkü 'popülizmin en temel özelliği
olaylara 'siyah-beyaz' ya da 'iyi-kötü' tarzı yaklaşması'.
CDA'nın en tecrübeli isimlerinden Wim van de Camp, 23 sene
aralıksız devam eden milletvekilliği döneminden sonra 2009 yılında
Avrupa Parlamentosuna (AP) geçiş yapmıştı. Van de Camp, mayıs
ayında yapılacak AP seçimlerinde ikinci defa aday. Fakat bir
farkla: Van de Camp, çok istemesine rağmen bu sefer partisinin
liste başı adayı değil. CDA'ya AP seçimlerinde liderlik yapmak için
Esther de Lange ile yarışan Van de Camp, Türkiye'nin AB üyeliğine
karşı pozisyon alan rakibine mağlup oldu. Bu mağlubiyetten hayal
kırıklığı yaşadığını itiraf eden tecrübeli siyasetçiye göre De
Lange'nin daha genç, daha dinamik ve aynı zamanda kadın olması,
parti yönetiminin kararında belirleyici oldu.
'AB KARŞITI POPÜLİZM'
Hollanda ve birçok Avrupa ülkesinde yükselen AB karşıtı seslerden
endişe eden siyasilerden biri de Wim van de Camp. Aşırı sağcı ve
İslam karşıtı Özgürlükler Partisi (PVV) lideri Geert Wilders'ın
başı çektiği bu yeni akımın temsilcileri, birliğin Avrupa
ülkelerine kattıklarından ziyade masrafına odaklanmış durumda. Van
de Camp bu pozisyona karşı çıkıyor: "Hollanda olarak AB'ye çok şey
borçluyuz. İhracatımızın yüzde 70'ini birlik ülkelerine yapıyoruz.
Unutulmasın ki AB olmasaydı biz bu kadar müreffeh, istikrarlı ve
barışçıl şartlarda yaşayamazdık." diyor.
Popülizmin Hollanda siyasetinde etkisini hissettirmesiyle benzer
tartışmaların daha da arttığını hatırlatan Van de Camp, Wilders'ın
söylemlerinin toplumda kabul görmesi büyük talihsizlik olarak kabul
ediyor: "PVV popülizmi ne yazık ki ülkedeki siyasi iklimi domine
ediyor. Bu beni ürküten bir tablo. Bize düşen bununla mücadele
etmek ve toplumdaki benzer sesleri doğru şekilde kanalize etmek.
Fakat işimizin kolay olmadığını düşünüyorum."
'PVV'NİN BAŞARISI BİR BASKI UNSURU OLARAK HİSSEDİLİYOR'
Wilders'e yönelik artan desteğin, diğer partileri olduğu gibi
CDA'yı da farklı pozisyon almaya zorladığını söyleyen Van de Camp,
"Bizim dışımızdaki partiler bunun sancılarını çekiyor. PVV'nin
başarısı bir baskı unsuru olarak hissediliyor, bu durumu ciddiye
almamız şart." diyor. Kendi tabanlarında da bu yönde hareketlilik
olduğunu vurgulayan Hristiyan Demokrat milletvekiline göre
özellikle Noord-Brabant ve Limburg bölgelerindeki CDA seçmeni,
Euro'dan olduğu kadar Polonyalılar, Romenler ve Bulgarlardan da
endişe ediyor. "Asıl meziyet, vatandaşların endişelerini ciddiye
alarak onları doğru şekilde bilgilendirmek ve nüans farklarına
dikkat etmek. Bizi PVV gibi popülist partilerden ayıran da bu
özellik". PVV'nin 'her Bulgar, her Polonyalı kötüdür' dediğini
hatırlatan Van de Camp, işin aslının daha farklı olduğu kanaatinde:
"Gerçek şu ki, özellikle Polonyalılar ekonomimize çok ciddi
katkılar sağlıyor. Bunu takdir etmek gerekir." CİHAN
Yorumlar