8. Aman Union Yıllık Toplantısı

- Başbakan Yıldırım: (1) - "(Kredi Garanti Fonu) Mütemadi yapıyoruz. Bundan böyle Kredi Garanti Fonu sürekli olarak dönen kredilerde kullanmak suretiyle piyasaya, işletmelerimize, üretim yapan firmalarımıza kaynak temin etmeye devam edecek" - "İslam ülkeleri insanlığın selameti için çok daha fazla değer, çok daha fazla bilgi üretmek mecburiyetindedir. İslam toplumları medeniyet tarihindeki muhteşem yerini tekrar kazanmak için anlamsız ihtilafları, anlamsız gerilimleri bir kenara bırakmak mecburiyetindedir" - "Bugün gelişmiş Batı ülkelerinde yükselen İslam korkusu, İslam düşmanlığı ile şiddet, nefret üreten ülkeler, Müslümanların şefkatine, merhametine, adaletine; ekmek kadar, su kadar muhtaçtır ve ihtiyaç duymaktadır. Bölgesel ve küresel barışa tüm gayretiyle katkı sağlamak isteyen Türkiye başta olmak üzere komşularımız ve diğer bütün ülkeler için çok daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. İnanıyoruz ki yarına, gelecek nesillere, torunlara bırakacağımız en büyük servetimiz; daha adil, daha barışçıl, daha yaşanabilir bir dünya olacaktır"

Google Haberlere Abone ol
8. Aman Union Yıllık Toplantısı

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "(Kredi Garanti Fonu) Mütemadi yapıyoruz. Bundan böyle Kredi Garanti Fonu sürekli olarak dönen kredilerde kullanmak suretiyle piyasaya, işletmelerimize, üretim yapan firmalarımıza kaynak temin etmeye devam edecek." dedi.

Yıldırım, Türk Eximbank'ın ev sahipliğinde düzenlenen 8. Aman Union Yıllık Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bugünlerde en fazla ihtiyaç duyulan şeyin barış ve güven olduğunu, bölgede yaşananlar dikkate alındığında, bunun ekmek, su, ilaç kadar ihtiyaç olduğunu söyledi.

O nedenle bölgede bulunan ülkelerin, özellikle de Müslüman ülkelerin birbirleriyle çekişmeyi, itişmeyi bırakıp, güçlerini birleştirmesi ve halklarının refahı, geleceği için daha fazla barış, daha fazla dayanışma yönünde özel gayret göstermesi gerektiğini belirten Yıldırım, son zamanlarda Suriye, Irak, Filistin, Libya, Mısır ve Yemen'de yaşananların bir mesaj verdiğini anlattı.

Başbakan Yıldırım, "Verilen mesaj çok açık; İslam dünyası kendi içinde enerjisini tüketsin ve dünya kalkınma refah yarışında geride kalsın. Bu tuzağa düşmememiz gerekiyor. Özellikle sorumluluk mevkisinde bulunan yöneticiler, liderler daha aklıselim hareket etmek mecburiyetindedir. Son zamanlarda Katar ve diğer kardeş ülkeler arasında meydana gelen gerilim, bölgede zaten var olan sorunları daha da büyütmeye namzet bir durumdur. Herkesin aklıselimle hareket etmesi gerekiyor. Bölgenin, insanlığın selameti için çok daha büyük sorumlulukları almak hepimize düşüyor." diye konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, 2009 yılında kurulan ve 22 ülkeden 35 üyesi bulunan Aman Union'un çalışmalarına önem verdiklerini ifade ederek, bu toplantıyla iki yıllık süreyle Aman Union'un genel sekreterlik görevinin Türk Eximbank'a geçtiğini hatırlattı.

Aman Union'un, İslam dünyasının çok taraflı ekonomik ve ticari iş birliği araçlarından biri olduğunu dile getiren Yıldırım, "İslam ülkeleri ihracat kredi kuruluşlarının ortak sorunlarını ele almak, bu sorunlara çözüm üretmek amacıyla kurulmuş bir organizasyon, bir teşkilat. Birliğin genel sekreterlik görevini devralacak Türk Eximbank ve onun genel müdürü Adnan Yıldırım'a başarılar diliyorum, tebrik ediyorum." dedi.

Türkiye'nin, İslam dünyasının sorunlarını, meselelerini hep kendine dert edindiğini, acılara da sevinçlere de ortak olduğunu, acıları azaltmak, sorunları çözmek için büyük bedeller ödendiğini anlatan Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"İslam ülkeleri, insanlığın selameti için çok daha fazla değer, çok daha fazla bilgi üretmek mecburiyetindedir. İslam toplumları, medeniyet tarihindeki muhteşem yerini, tekrar kazanmak için anlamsız ihtilafları, gerilimleri bir kenara bırakmak mecburiyetindedir. Bugün gelişmiş Batı ülkelerinde yükselen İslam korkusu, İslam düşmanlığı ile şiddet, nefret üreten ülkeler Müslümanların şefkatine, merhametine, adaletine ekmek kadar, su kadar muhtaçtır ve ihtiyaç duymaktadır.

Bölgesel ve küresel barışa, tüm gayretiyle katkı sağlamak isteyen Türkiye başta olmak üzere komşularımız ve diğer bütün ülkeler için çok daha fazla gayret göstermemiz gerekiyor. İnanıyoruz ki yarına, gelecek nesillere, torunlara bırakacağımız en büyük servetimiz daha adil, daha barışçı yaşanabilecek bir dünya olacaktır."

Türkiye'nin 2002 yılında ciddi bir ekonomik kriz yaşadığını anlatan Yıldırım, bu kriz sonucu Türkiye'nin siyasette bir değişime gittiğini, bu değişimin adının da AK Parti iktidarı olduğunu söyledi.

- "Türkiye'nin 15 yılının artısıyla eksisiyle her şeyinin sorumlusu bizim iktidarımızdır"

O günden bugüne AK Parti'nin iktidarda olduğunu ifade eden Yıldırım, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin 15 yılının artısıyla eksisiyle her şeyinin sorumlusu bizim iktidarımızdır. 15 yıl içinde ülkemize pek çok şey kazandırdık. Bunu nasıl başardık? Doğru kararlar alarak, ekonomi konusunda radikal, keskin kararlar alarak, özellikle dünya piyasalarıyla İslam dünyasıyla Afrika ile yürüttüğümüz yakın iş birliği neticesinde bugün ülkemiz ekonomik yönden üç kat büyüme başarısı göstermiştir. 15 yılda üç kat büyümeden bahsediyoruz. Bu ticaret rakamlarına bakınca da görülüyor. Türkiye 2002'de 36 milyar dolar ihracat yapabilirken, bu süre içinde 155 milyar doların üzerine çıkmıştır. İhracatçı firma sayımız 2 katın üzerine çıkmıştır. İhracatçılarımızın finansmana erişim imkanları, özellikle son yıllarda çok artırılmış, Eximbank Türkiye'nin ihracatına destek veren yegane bankamız, sermayesi üç kat üzerinde artırılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ihracata destek olma bakımından Güney Kore ile Türkiye aynı düzeyde bir destek vermektedir. Bir başka değişle her 100 liralık ticaretin, ihracatın yüzde 26'sı, dörtte biri Eximbank tarafından desteklenmiştir."

Başbakan Yıldırım, daha bu ayın başında Eximbank vasıtasıyla döviz kredilerindeki faiz oranının da düşürüldüğünü, reel sektöre daha elverişli finansman imkanları için ciddi adım atıldığını aktardı.

Özellikle geçen yıl Türkiye'de yaşanan alçak darbe girişimi ve hemen arkasından gelişen dünya piyasalarındaki döviz dalgalanmaları, Amerikan seçimleri dolayısıyla kısmi bir ekonomik krizin meydana geldiğini, 2016 yılının üçüncü çeyreğinde Türkiye'nin yüzde 4 oranında küçüldüğünü anlatan Yıldırım, alınan hızlı kararlar ve tedbirler sayesinde bu olumsuzluğun giderildiğini, 2017'nin ilk yarısında yüzde beşin üzerinde bir büyüme sağlandığını kaydetti.

- Kredi Garanti Fonu

Bu büyüme oranıyla Türkiye'nin Çin ve Hindistan'dan sonra küresel anlamda en yüksek oranda büyüme sağlayan ülke konumuna geldiğini belirten Yıldırım, şunları söyledi:

"Bu nasıl başarıldı? 4 aylık zaman diliminde bu noktaya nasıl gelindi burası önemlidir. Buraya gelmemizin arkasındaki en önemli sebeplerden bir tanesi zamanın ruhunu iyi okumaktan geçiyor. Sektörün, ekonominin ihtiyacı olan kararları eğer zaman kaybetmeden alırsanız, yerine getirirseniz, hasarı küçültürsünüz. Bazen bir gün, bir saat geç kaldığınız karar, telafisi imkansız bir tahribata dönüşebilir. Özellikle Kredi Garanti Fonu'nun devreye alınması suretiyle, reel sektörümüz, iş alemimiz, kredilendirilmesi konusunda çok büyük rahatlık sağlanmış, 220 milyar lira civarında bir kaynak işletmelerimize, yaklaşık 350 bin işletmemize aktarılmıştır. Böylece piyasalardaki nakit sıkıntısı, büyük ölçüde giderilmiştir.

Bir karar daha aldık. Bu Kredi Garanti Fonu mekanizması başlangıçta o mevzi nakit sıkışıklığının giderilmesi için 2017'nin başında ortaya konan bir tedbir olarak öngörülmüştü. Aldığımız yeni karara göre, bunu rotatif hale getiriyoruz. Mütemadi yapıyoruz. Bundan böyle Kredi Garanti Fonu sürekli olarak dönen kredilerde kullanmak suretiyle piyasaya, işletmelerimize, üretim yapan firmalarımıza kaynak temin etmeye devam edecek. Böylece ekonomideki büyüme, canlanma, üretim, ihracat, istihdamın süreklilik kazanması için ciddi bir tedbir, ciddi bir kaynak oluşacak. Bunu niye yapıyoruz? Niye böyle bir karar aldık? Arkadaşlar tereddüt ettiler. 'Yaparsak birtakım sıkı para politikası vs, bunlara halel gelir.' Ben bunun doğru olmadığını hep söyledim. Zaman da haklı gösterdi çünkü Kredi Garanti Fonu'nu açtıktan sonra takibe düşen alacaklarda azalma oldu. 3,3 sorunlu, riskli kredi oranımız varken, 2,8'e geriledi. Demek ki bizim işletmelerimiz, bizim üreticilerimiz sorumluluklarının farkında, kaynak akışı devam ettikçe daha fazla üretmeye, daha fazla katma değer sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar."

(Sürecek)

Yorumlar