"Sinema, insanın insan olma serüvenine katkıda bulunuyor"
- Yönetmen Kaplanoğlu, Tokyo Uluslararası Film Festivalinin ana yarışma bölümüne davet edilen "Buğday" filminin gösterimi için geldiği Tokyo'da üniversite öğrencileriyle buluştu - Kaplanoğlu: - "Çerçeve çizmek ve kısıtlı imkandan yaratıcılık ortaya çıkarmak bence işimizin en önemli kısımlarından bir tanesi. Çünkü hayatı olduğu gibi tekrar edemeyiz" - "Ben bugüne kadar bütün filmlerimi negatif stokla çektim. Hala o sınırlılığın içerisinde hareket ediyorum. Çünkü dijitalin tırnak içinde verdiği sonsuz özgürlük durumuna bir türlü kendimi adapte edemiyorum. Benim aldığım eğitimin temelinde azdan çoğa varma vardı, bugünse çoktan aza inmek gerekiyor" - "Bizim bu yaptığımız işin sanat olduğunu hiçbir zaman unutmadım. Bizim işimiz görüntüde ve seste değil öncelikle. Biz zaman bina ederiz. Bir Japon, Türk, İran, Çin filminin farklılıkları bu zamanı nasıl kurduklarıyla alakalıdır" - "Sinemanın bütün kültürlerde, kavimlerde var olan geleneklerle hemhal olduğunda bizim yaratılış hakikatimizi aktarması ve insanın insan olma serüvenine katkıda bulunması anlamında çok önemli bir sanat olduğunu düşünüyorum"
TOKYO (AA) - Yönetmen Semih Kaplanoğlu, sinemanın bütün
kültürlerde ve kavimlerde var olan geleneklerle hemhal olduğunda
yaratılış hakikatini aktarması ve insanın insan olma serüvenine
katkıda bulunması anlamında çok önemli bir sanat olduğunu
söyledi.
Tokyo Uluslararası Film Festivalinin ana yarışma bölümüne davet
edilen "Buğday" filminin gösterimi için Japonya’nın başkenti
Tokyo’ya gelen Kaplanoğlu, Yunus Emre Enstitüsünün Tokyo Bunkyo
Gakuin Üniversitesi'nde düzenlediği söyleşide öğrencileyle bir
araya gelerek, soruları yanıtladı.
Tokyo’da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Kaplanoğlu, daha önce de "Yumurta, Süt, Bal" üçlemesinin de bu ülkede vizyona girdiğini hatırlattı.
Kaplanoğlu, 1980-1984 yılları arasında üniversitede okuduğunu ancak o dönemde çok da teknik malzemeye sahip olmadıklarını, video döneminin henüz başlamadığını anlattı.
O dönemde kullandıkları materyalin çok pahalı ve bulunmasının
güç olduğunu ifade eden Kaplanoğlu, "Okulda öğrendiğim en önemli
şey kullandığımız materyale karşı çok dikkatli ve özenli
davranmamızdı." diye konuştu.
O zaman çok kısıtlandıklarını düşünerek tepki duyduklarını
aktaran Kaplanoğlu, şöyle devam etti:
"Şu anki gibi video kameralarımız, materyallerimiz elimizde
olmadığı için bugünün dünyası hayalimizden bile geçmiyordu. Hep
kısıtlı, zorlayan şartlarda filmlerimizi yapıyorduk. Ama bugünden
geriye baktığımda bu eğitimin bize kazandırdığı çok değerli şeyler
olduğunu fark ediyorum. Çerçeve çizmek ve kısıtlı imkandan
yaratıcılık ortaya çıkarmak bence işimizin en önemli kısımlarından
bir tanesi. Çünkü hayatı olduğu gibi tekrar edemeyiz. Bugün sonsuz
olanaklarımız var neredeyse. Her şey erişilebilir. Kameralarımız
elimizde. Herkes istediği gibi çekebiliyor. Peki buna mukabil
yaratıcılığımız ne alemde? Hemen elimizdeki kamera ya da teknik
imkanlarla çekmeye mi kalkıyoruz yoksa bir şeyin karşısına geçip
yoğun bir derinleşme yaşıyor muyuz? Ben bugüne kadar bütün
filmlerimi negatif stokla çektim. Hala o sınırlılığın içerisinde
hareket ediyorum. Çünkü dijitalin tırnak içinde verdiği sonsuz
özgürlük durumuna bir türlü kendimi adapte edemiyorum. Benim
aldığım eğitimin temelinde azdan çoğa varma vardı, bugünse çoktan
aza inmek gerekiyor."
- "Dilini anlamadığım filmler izledim"
Kaplanoğlu, sinemaya yönelmesine neden olan deneyimlerin
sorulması üzerine, yazları çok sıcak geçen İzmir kentinde
büyüdüğünü ve orada 7-8 açık hava sineması bulunduğunu anlatarak
"Annem sesimi çıkarmadan en iyi şekilde uyuduğum yerin sinema
olduğunu söylüyordu." şeklinde konuştu.
Babasının fotoğrafa merakı nedeniyle evlerinde bir küçük karanlık oda bulunduğunu söyleyen Kaplanoğlu, orada o fotoğrafların oluşmasını izlediğini dile getirdi.
Kaplanoğlu, 16 yaşına geldiğinde kentte bulunan Fransız, Alman,
İtalyan ve Amerikan kültür merkezlerindeki film gösterimlerine
katılıp dilini hiç anlamadığı filmleri izlediğini anlatarak "Bugün
düşünüyorum ki senaryo yazmamdaki en önemli eğitimlerden biri bu
olmuş. Çünkü hikayede ne olduğunu ne konuştuklarını anlamaya
çalışıyordum ve gördüğümden kendimce bir hikaye kurmaya
çalışıyordum. Anlama çabası önemli bir şeydir. Bu bizim dışımıza
bakmakla alakalı. Hayat da bir film değil mi aslında? Biz de
elimizden geçen hayat filmine bakıp onu anlamlandırmaya
çalışıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Üniversitede sinema eğitimi almasına rağmen ilk filmini çekmek
için 19 sene beklediğini dile getiren Kaplanoğlu, "Çünkü Türkiye’de
film çekme şartları benim yaşadığım dönemde çok limitliydi."
dedi.
Kaplanoğlu, 2000 senesinde ilk filmini çektiğini, o günden
bugüne çektiği 6 filmin tamamının hem yapımcısı hem de yönetmeni
olduğunu anlattı. Bunun bir zorunluluktan kaynaklandığını ifade
eden Kaplanoğlu, "Son filmimin yapımı ve sona ermesi arasında 5
sene var. Yani 5 sene uğraştım ben onunla. Hiçbir yapımcı bir
filmin 5 sene yapılması için zamanının tamamını veremez." görüşünü
dile getirdi. Yönetmen Kaplanoğlu, dünyada bu özgürlüğü sağlayan
yapımcılar olsa da Türkiye'de olmadığını dile getirdi.
Sinemanın birçok uzmanlık alanına ayrıldığını ve bu nedenle
parçalanmış bir yapıya kavuştuğunu söyleyen Kaplanoğlu, "Sonra
buradan bir bütün ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu bütünü elde
etmek giderek zorlaşıyor. Bizim bu yaptığımız işin sanat olduğunu
hiçbir zaman unutmadım. Bizim işimiz görüntüde ve seste değil
öncelikle. Biz zaman bina ederiz. Bir Japon, Türk, İran, Çin
filminin farklılıkları bu zamanı nasıl kurduklarıyla alakalıdır."
şeklinde konuştu.
Filmlerini beğenilme niyetiyle yapmadığını ifade eden Kaplanoğlu, film yapmada temel ölçünün dürüstlük ve samimiyet olduğunun altını çizdi.
Kaplanoğlu, "Sinemanın bütün kültürlerde, kavimlerde var olan
geleneklerle hemhal olduğunda bizim yaratılış hakikatimizi
aktarması ve insanın insan olma serüvenine katkıda bulunması
anlamında çok önemli bir sanat olduğunu düşünüyorum."dedi.
Kaplanoğlu’nun Buğday filmi, "özel jüri ödülü, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu, en iyi yönetmen ve en iyi film" kategorilerinde yarışıyor.
Yorumlar