Osman Hulusi Boyraz

Osman Hulusi Boyraz

15 Temmuz’da kazandık, mahkemede kaybediyoruz

Dün, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin İstanbul ayağının ilk büyük duruşması yapıldı. İstanbul ayağı derken altı boş kalmasın; köprüde şehit edilenler, Şehzadebaşı’nda şehit...

Dün, 15 Temmuz alçak darbe girişiminin İstanbul ayağının ilk büyük duruşması yapıldı. İstanbul ayağı derken altı boş kalmasın; köprüde şehit edilenler, Şehzadebaşı’nda şehit edilenler başta olmak üzere koca bir İstanbul’un ve İstanbul zatında koca memleketin hakkının darbecilerden alınacağı mahkeme gününden bahsediyorum. Mahkeme-i Kübra’da Cenab-ı Allah’ın sonsuz adaleti karşısında verecekleri bir hesap var, o mahfuz duruyor ama bize de emredilen adaleti tesis etme vazifesi var, onun için kurulan bir mahkeme var. O mahkemeden bahsediyorum işte.

Dün o mahkeme olurken çoğumuzun haberi yoktu, heyhat! Bizim haberimiz yoktu ama birilerinin varmış. Mesela tankları milletin üzerine sürme emrini veren alçakların haberi varmış, milleti köprüde yaylım ateşine tutan, keskin nişancıyla öldüren, Şehzadebaşı’nı kana bulayan, Çengelköy’e ölüm yağdıran darbecilerin pekala haberi varmış. Takım elbiselerini jilet gibi çekmişler, Allah bilir Kavurmacıların markasından giyiniyorlardır! Avukatlarını yanlarına sıra sıra dizmişler. Mahkemede üstten konuşarak, yalan söyleyerek, gerçekleri çarpıtarak ‘savunma’ yaptılar dün. Hem de ne savunma, duyduklarımıza göre hakimi mest etmişler! Bunlar eli kanlı katiller ha başkası değil.

Mahkemede bir de diğer taraf vardı, mahkeme başkanı tarafından adeta suçlularmış gibi azarlanan, ‘ataram ha sizi dışarı’ tehdidiyle susturulan bir diğer taraf. Kim o taraf biliyor muyuz? O taraf, Şehit Halil Kantarcı’nın eşi, Şehit Mustafa Cambaz’ın oğlu ve diğer şehit yakınları. Sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu? Bu ülke için bedel ödemiş insanlar olan şehitler ve  onların yakınları, bu ülkede adaleti tesis etmekle muvazzaf hakim tarafından adeta tard ediliyorlar, onlar bu muameleye layık görülürken diğer taraftan onların katilleri adeta taltif ediliyorlar. Fetö en çok nerelere sızmıştı? Hah evet adliyelere!

İşin daha  acıklı bir tarafı var onu sona sakladım. Darbecilere karşı hak savunmak için mahkeme salonuna giden şehit yakınları mahkeme salonunu dolduramamıştı. Oturma kapasitesi yetmez diye mahkeme büyük bir salona alınmış, heyhat ki küçük bir salonda da olsa olurmuş! Bu milletin hakkını savunmak için canını verenlerin hakkını savunmaya milletimiz gitmemiş. O mahkemenin içini dışını tıklım tıklım doldurmamız gerekirken, o bölgeyi darbecilere dar etmemiz gerekirken, darbecilere istedikleri gibi at koşturacakları kocaman bir salon boşluğu vermişiz de haberimiz yokmuş.

Bu davalardan haberdar olmak ve takip etmek herkesin bireysel sorumluluğu. Bu bir kenarda dursun da bir de bu işin STK ayakları var. Ota çöpe organizasyon düzenleyip birbirine plaket dağıtan, FETÖ’den kalan yurtları paylaşmak için adeta birbirine düşen güzide STK’larımız acaba hangi mühim vazife peşinde koşuyorlardı da darbecilerin yargılandığı davada şehit ailelerinin yanında durmaya, onlara destek vermeye vakit bulamadılar. Türgev neredeydi mesela, ya da Tügva, ya da Türkiye  Gençlik Federasyonu? Ak Parti teşkilatı neredeydi?

Neredesiniz kardeşim, bir temsilci göndermek bu kadar mı zor bu davalara, şehit ailelerinin yanında durmak, ‘elimizden başkası gelmiyor o yüzden yanınızda durmaya geldik’ deyip mahcubiyetle başınızı öne eğmek bu kadar mı zor?

Bu memleket ihalelerle ayakta durmaz, memleket elden giderse ihaleleriniz sizi kurtarmaz.

Memleket elden gitmesin diye bedel ödeyenler hala var, onlar hala varken onlara sahip çıkmalı. 

Diğer Yazıları

Yorumlar